Tâbiîn-i kirâmdan ve evliyânın büyüklerinden olan Câfer-i Sâdık hazretleri, Medîne’de dünyâya geldi.
Kabr-i şerîfi de ordadır.
Cennet-ül Bakî kabristanında.
Câfer-i Sâdık hazretlerinin dedesinin dedesi Server-i kâinattır. (Aleyhissalâtü vesselâm.)
● ● ●
Dâvud-i Tâî hazretleri, bir sabah Câfer-i Sâdık hazretlerinin yanına geldi.
Ve hürmet gösterip;
“Ey Câfer! Sen Resûlullah’ın torunusun. Bana nasîhat et de kalbim huzur bulsun” dedi.
Hazret-i Câfer ona cevâben;
“Sen zâhid birisin, benim nasîhatime ihtiyâcın olmaz zannediyorum?” dedi.
Dâvud-i Tâî;
“Hayır, ihtiyâcım var. Çünkü sen, Resûlullah Efendimizin evlâdısın. Bunun için her kişi senin nasîhatine muhtaçtır” dedi.
Ve cevap bekledi.
Hazret-i Câfer;
“Ey Dâvud! Bu iş, soy işi değildir. Ceddim Resûl-i ekrem, mahşerde bana ‘Ey oğlum! Niçin bana tam uymadın?’ buyurursa, ben ne yaparım?” dedi.
Dâvud-i Tâî ağladı!
Ve kendi kendine;
“Yâ Rabbî! O Câfer-i Sâdık ki, Resûlün torunu, ilim ve mârifette cihanda bir tektir. Sözleri, yaşayışı bizlere senettir. Buna rağmen o böyle korkarsa, yarın mahşer günü Dâvud’un hâli nice olur?” diyordu yaşlı gözlerle!