Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin oğlu Abdülhâdî şöyle anlatır:
Ben Anadolu’ya gittiğimde, Sultân Muhammed Hân’ın oğlu Bâyezid Hân Osmânlı Devleti’nde pâdişahtı.
Beni misâfir etti.
Oturup konuştuk.
Sohbet esnâsında;
“Ey Abdülhâdî! Babanızın şemâili şöyle şöyle miydi. Beyaz bir atı var mıydı?” diye sordu.
Ben ona cevâben;
“Evet, babamın şemâili aynen dediğiniz gibiydi, beyaz atı da vardı” dedim.
Sultân sevindi.
Ve devam etti:
Babam Fâtih Sultân Muhammed Hân’dan dinledim. Şöyle anlatmıştı bize:
Bir Perşembe günüydü…
Savaşın en sıkışık bir ânında ellerimi duâya açıp; “Yâ Rabbî! Bu zamânın kutbu hangi velîyse, onu bize yardıma gönder” diye yalvardım.
O anda biri geldi yanıma.
Nur yüzlü bir zâttı.
Beyaz bir atı vardı.
Onun gelmesiyle hücûma geçti erler!
Allah’ın izniyle bizim oldu zafer…
● ● ●
Bir genç de bu zâta;
“Hiç huzûrum yok efendim, ne yapayım?” diye dert yandı.
Bu büyük velî;
“İslâmiyeti iyi öğren ve tatbîk et, zîrâ Resûlullaha uymak niyetiyle uyumak bile ibâdettir. Nitekim kaylûle etmek, Peygamberimiz’in, âdet-i şerîfesi idi. Öğleden önce az uyumak, kaylûledir” buyurdu.