“Öfke ânında akıl örtülür!”

Mısır’da vefât eden Seyyid Ahmed Rıfâî hazretleri, büyük velîlerden ve evlâd-ı Resûl’dendir. Henüz dünyâya gelmemişti ki, dayısı, bir gece rüyâsında Resûlullah Efendimizi gördü. Efendimiz ona; “Ey Mansur! Yakında hemşirenin bir oğlu olacak. Adını Ahmed koyun ve onu iyi yetiştirin. Zîra o, Hak teâlâ katında yüksek bir zât olacaktır” buyurdu. Kırk gün geçti. Bu zât doğdu. Gençliğinde … Devamını oku

“Sen duâ et, şifâsını biz veririz”

Horasan velîlerinden Ahmed Nâmıkî Câmî hazretleri bir gün evden çıktı, o anda kalbine; “Gitme, dertli bir mümin sana geliyor” diye ilham olundu. Az sonra geldi misâfirler. Anne, baba ve çocukları. Adamcağız “Bizim bir derdimiz var da onu size arz edecektik” dedi. “Hayırdır, nedir derdiniz?” “Efendim, Allah bize bir erkek evlât verdi, ama doğuştan âmâdır.” “Tabîbe … Devamını oku

“Büyükler imtihan edilmez!”

Herat’ta, Abdullah Zâhid diye biri vardı ki, her gün oruç tutar, çok ibâdet yapardı. Bunun için herkes tarafından sevilirdi. Ahmed Nâmıkî Câmî hazretleri Herat’a gidince Abdullah Zâhid’in içini merak sardı. Hanımına, “Herat’a biri gelmiş, velî diyorlar. Gidip bir göreyim, gerçekten velî midir, öğreneyim” dedi. Hanımı îkaz etti onu: “Bu niyetle gitme!” “Nedenmiş o?” “Çünkü o, … Devamını oku

“Senin bir derdin mi var?”

Horasan velîlerinden Ahmed Nâmıkî Câmî hazretleri, büyük bir velî olup, herkese karşı çok merhametliydi. Cömertti sonra. Ve iyilikseverdi. Herkese iyilik yapıyordu. Derdi olan, ona gidiyordu. O devirde “sâlih” ve “zengin” bir kimse vardı ki, sonraları fakîrleşti. Bütün malı ve serveti gitti. Ama bu durumu kimselere diyemiyor, kimseden de bir şey isteyemiyordu. Bir gün câmide oturuyordu. … Devamını oku

“Ey Ahmed, al da iç ellerinden!”

Horasan velîlerinden Ahmed Nâmıkî Câmî hazretlerinin, gençliğinde “kötü” arkadaşları vardı. Her gün “içki” içerlerdi. Bir mahzende, “şarap”la dolu kırk “küp” vardı ve her gün sırayla biri gider, şarap getirirdi o mahzenden. Bir gün de Ahmed Nâmık’a geldi sıra. Merkebine binip gitti mahzene. Ama kırkı da “boş”tu küplerin. Şaşkın hâlde bağ evine yönelip, oradaki küplerden yükledi … Devamını oku

“İstiğfârın açmadığı kapı yoktur!”

Bağdat’ta vefât eden büyük velîlerden Ahmed bin Mesruk hazretlerinin bir talebesi vardı. O, bir gün yolculuğa çıktı. Bir müddet sonra yoruldu. Ve bir ağaç altına oturdu. Bir şeyler yedikten sonra uzanıp uyudu oracıkta. Fakat o da ne? Ayakları kıbleye doğruydu. Uyur uyumaz rüyâ gördü. “Hocasını” görmüştü. Mübârek, heybetle geldi. Ve bu talebeye; “Kalk, toparlan!” buyurdu. Genç, doğruldu rüyâsında. Ancak … Devamını oku

“Şimdi anladım ki, sizin dîniniz hakmış”

Horasan’da yetişen velîlerden Ahmed bin Mesruk hazretleri anlatıyor: Bir kimseyi gördüm ki, çok düzgün konuşuyor ve tasavvuftan bir şeyler anlatıyordu. Dinledim. Tatlı bir ifâdeyle anlatıyor, dinleyenleri hayran bırakıyordu. Sözlerini bitirdi. Sonra da bize; “Şimdi her biriniz, kalbine geleni bana söylesin” dedi. Kalbime baktım. Gördüm ki, bu adam mü’min değil, Yahûdî. Ama nasıl diyecektim? O, herkese sorup cevâbını alıyordu. … Devamını oku

“Yâ ilâhî, bizi ateşte yakma!”

Ahmed bin Mesruk hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Horasan’da yetişen bir velîdir. Haramdan çok sakınır, bu yüzden birçok mübahı da terk ederdi. Onu gören, “Evliyâ” olduğunu anlardı. Her işte Allahü teâlânın rızâsını düşünür ve “Yâ ilâhî! Bizi ateşte yakma” diye yalvarırdı. Kalbini “Allah sevgisi” sarmıştı. Sevdiklerine; “Bir muhabbet, Allah için değilse o sevgi, onun için öldürücü zehirdir” … Devamını oku

“Kötü insan nasıl olur efendim?”

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretleri, bir gün bir kimseyle sefere çıkmıştı. Bir müddet sonra çok dikenli bir yerde yürümeye mecbur oldular. Ancak ayağında ayakkabı yoktu bu büyük zâtın. Yol arkadaşı üzüldü! Ve kendi kendine; “Benim ayakkabım var, yine de ayaklarım rahatsız oluyor. Bu zatsa yalın ayak yürüyor, rahatsız olmuyor mu?” diye … Devamını oku

İyi huylu olmak için…

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretleri, bir gün yanına sevdiği birini alarak kabir ziyâretine gitti kabristana. Bir mezar başında durdu. Ve yanındakine; “Bu mevtâ, bizden yardım istiyor. Zîra kabrinde azap var. Duâ etmemiz için bize yalvarıyor” buyurdu. Yanındaki de mübârekti. Kalp gözü açık birisiydi. Nitekim kabre teveccüh ettiğinde siyah bir “duman”ın çıktığını … Devamını oku

İyi huylu olanlara büyük müjde…

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretlerine bâzı sevdikledi; “Kerâmet nasıl bir şeydir efendim?” diye sordular. Büyük velî sordu: “Görmek mi istiyorsunuz?” “Evet efendim.” “Allahü teâlânın öyle kulları vardır ki, şu dağlara bir işâret etse, dağlar o anda birleşir” dedi. O anda dağlar birleşti. Sonra ayrıldılar tekrar. Sordu onlara: “Yine ister misiniz?” Dediler … Devamını oku

“Şükretmek nasıl olur efendim?”

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretleri, sevdiği bir kimseyle uzun bir sefere çıkmıştı bir gün. Bir çeşmenin başında mola verdiler. Orada oturan hem “kör”, hem “kötürüm” bir genç, dikkatlerini çekti. Adiyy bin Müsâfir hazretlerinin yanındaki kimse acıdı bu gence. “Bu velî zât şu gence bir duâ etse, bi-iznillah sıhhate kavuşur” diye geçirdi … Devamını oku

İlim bir hazînedir, anahtarı ise sorup öğrenmektir

Musul’da yaşayıp orada vefât eden Adiyy bin Müsâfir hazretlerini sevenlerden biri anlatıyor: Bir yolculuk esnâsında yolum bir dağ başına uğradı. Gece dağda konakladım. Az sonra “vahşî hayvanlar” geldi ve yanımda oturdular. Bana dokunmadılar. Çok hayret ettim! Kendi kendime; “Yoksa Adiyy bin Müsâfir hazretleri mi var yakınlarda?” diye düşündüm gayr-i ihtiyârî. Zîra bu hâl, o zâta … Devamını oku