Kul, günah işlemeyerek yükselir…

Kul, günah işlemeyerek yükselir… Bağdat velîlerinden Mârûf-i Kerhî hazretleri bir gün genç birine “Öldükten sonra unutulmamayı istiyorsan, günah işleme” buyurdu. Ve ilâve etti: “Kim, mümin kardeşinin bir ayıbını örterse, Allahü teâlâ da mahşerde onun günahlarını örter.” ● ● ● İnsanlar, duâ etmek için onun kabrine giderlerdi. Kendi de talebesi Sırrî’ye “Duâ ederken beni vesîle eyle” … Devamını oku

“Duânızı almaya geldim!”

“Duânızı almaya geldim!” Bağdat evliyâsından Mârûf-i Kerhî hazretleri zamânında; bir Hristiyan, Müslüman komşusuna; “Komşu, biliyorsun çocuğumuz olmuyor. Beni, bir din adamınıza götür. Onun duâsıyla belki bu arzumuza kavuşuruz” diye ricâ etti. O da “Peki” dedi. Ve Mârûf hazretlerine götürdü onu. Hazret-i Mârûf, onu dinleyince hemen ellerini kaldırıp; “Yâ Rabbî! Bu kuluna hayırlı bir evlât ver … Devamını oku

Kuş gibi hafifleyen cenâze!

Kuş gibi hafifleyen cenâze! Bağdat’ta yaşayan Mârûf-i Kerhî hazretleri; hayâtı müddetince müslim gayrimüslim, herkese iyilik ederdi. Bunun için vefâtını duyan gayrimüslimler üzüldüler. Cenâzesine geldiler. “O, bizdendi” dediler. Ve cenâzeyi kendi kabristanlarına götürmek istediler. Karşı taraf râzı olmadı. Onlarsa inatla direttiler. Münâkaşa gittikçe sertleşiyordu ki, yakınlarından biri, araya girip “Durun! Bu hususta, kendisinin vasiyeti vardı” dedi. “Nedir?” dediler. … Devamını oku

Hep abdestliydi…

Hep abdestliydi… Bağdat evliyâsının büyüklerinden Mârûf-i Kerhî hazretleri; abdesti bozulunca hemen tâzeler, bir an bile abdestsiz durmak istemezdi. Dicle kenarında uyudu bir gün. Uyanınca teyemmüm etti. Yanındakiler gördü. Ve ona sordular ki: “İşte Dicle efendim, su varken niçin teyemmüm ettiniz?” Merak etmişlerdi. Mübârek zât onlara; “Dicle’ye kadar ömrüm var mı bakalım. Zîra ecel âni gelir” buyurdu. … Devamını oku

“Duâ edin de oğlum eve dönsün”

“Duâ edin de oğlum eve dönsün” Bağdat Velîlerinden Mârûf-i Kerhî hazretleri devrinde bir “Çocuk” bir işi için evinden çıkmış, fakat geri dönmemişti bir daha. Babası yoktu. Annesi ağlıyordu. Bir an önce oğluna kavuşturması için duâ ediyor, Rabbine yalvarıyordu. Nihâyet Mârûf hazretlerini hâtırladı. Kapısına gitti. Ve ağlayarak; “Efendim, duâ edin de oğlum evine dönsün” diye yalvardı. … Devamını oku

“Bedduâ değil de duâ edelim!”

“Bedduâ değil de duâ edelim!” Bağdat evliyâsından Mârûf-i Kerhî hazretleri, bir gün Dicle kenarında bâzı talebeleriyle oturuyordu ki, o sırada bir “Kayık” belirdi ileride. İçinde birkaç genç, içki içip taşkınca saz çalıp yaygara yapıyorlardı. Talebeler üzüldüler. Hocalarına gittiler. Ve “Efendim şunlara bakın. Bir bedduâ etseniz de şu denizde boğulup gitseler” dediler. Sinirliydiler. Buyurdu ki: “Bedduâ … Devamını oku

“Bağdat’tan gelen genç nerede?”

“Bağdat’tan gelen genç nerede?” (Dünden devam) Bağdat’ta yetişen Mârûf-i Kerhî hazretleri şöyle anlatıyor: Râhibe olan nefretimden, evimi ve mektebi terk edip çıktım Bağdat’tan. Bitkin bir hâlde Kûfe’ye vardım ve ilk rastladığım câmiye girip oturdum. Nûr yüzlü bir zât vaaz ediyor, kalabalık bir cemaat de “can kulağıyla” onu dinliyordu. Merak ettim. Ve kulak verdim: “Kim Allahü teâlâya … Devamını oku

Âhirette ateşten kurtulmak için…

Âhirette ateşten kurtulmak için… Bağdat’ın “Kerh” beldesinde doğan Mârûf-i Kerhî hazretlerine bir “genç” gelip; “Allahın sevgisine nasıl kavuşurum?” diye sordu. Büyük velî; “Ona sâdık kul olmakla” buyurdu ve onu alıp sultânın kapısına götürdü. Kapıda biri duruyordu. İki ayağı da sakattı. Ama sâdıktı o kapıya. Oradan bir yere ayrılmıyordu. Çünkü gidecek başka kapı yoktu. O kişiyi … Devamını oku

“Çilekeş olan, başarılı olur!..”

“Çilekeş olan, başarılı olur!..” Basra’da yaşıyan Mâlik bin Dînar hazretleri, bir sohbetinde “Kardeşlerim! Nasıl ki, yağmurla yerlere ‘can’ gelirse Kur’ân-ı kerîm okumakla da kalplere ‘nûr’ dolar” buyurdu. Ve ekledi: “İki şey vardır ki, ikisi de çok büyük bir nîmettir.” Sordular ki: “Onlar nedir efendim?” “Birincisi; Allah adamlarının sohbetinde bulunmak, ikincisi, gece herkes uyurken kalkıp namaz kılmaktır” buyurdu. … Devamını oku

“Ücreti vermezsen seni suya atarız!”

“Ücreti vermezsen seni suya atarız!” Basra’da yetişen velîlerden Mâlik bin Dînar hazretleri, Hasan-ı Basrî hazretlerinden “Feyiz” alıp, velîler arasına girdi. Ama kendisini gizler, evliyâ olduğunu bilmezdi kimseler. Bir gün evden çıktı. Gidip bindi bir gemiye. Az sonra gemici geldi. “Ücretini ver!” dedi. Ancak hiç para yoktu üzerinde. Zîra hırsız, cüzdanını çalmıştı. “Param yok, sonra versem … Devamını oku