“Ey Allah korkusundan ölen kul!”

Kûfe’de doğup Basra’da vefât eden Süfyân-ı Sevrî hazretleri; bir arkadaşıyla Mekke’ye gidiyor, yol boyunca gözyaşıyla ağlıyordu. Beytullaha vardılar. Bir genci gördüler ki, sararmış, solmuş bir hâldeydi.  Yüzü, çok “nûrlu” idi. Onlar bakarken, genç adam aşk-ı ilâhîyle “Allah!” diye bağırdı. Ve yere düştü birden! Hemen yanına koştular. Ama yetişemediler. Nefes almıyordu. Vefât etmişti. Meğer gençte “Allah … Devamını oku

“Üç hocam da îmânsız gitti!”

Kûfe’de doğup Basra’da vefât eden Süfyân-ı Sevrî hazretleri, Tebe-i tâbiîn’dendir. Hiç abdestsiz gezmez, “ölüm”den söz olunca korkusundan tâkatsiz kalırdı! Annesi, buna hâmileyken komşunun turşusunun tadına bakmıştı biraz. Hani bir lokmacık. Onu ağzına aldı. Hazret-i Süfyân, karnında ona “ağrı” vererek “îkaz” etti hemen. O anda aklı başına geldi. Komşusuna seslenip; “Hakkını helâl et” dedi. Kadın şaşırdı; … Devamını oku

Kıyâmette ağlamamak için!..

Medîne’de yaşayıp orada vefât eden Safvân bin Süleym hazretleri, çok namaz kıldığından ayakları şişer, namazlarda ağladığından, seccâdesi ekseriyâ “ıslak” olurdu! Bir gün yakınları geldiler “Niçin çok ağlarsınız?” dediler. “Kıyâmette ağlamamak için” buyurdu. Sordular: “O gün ağlanacak mı efendim?” “Evet, yalnız iki kısım insan ağlamaz. Bunlar; Allah korkusuyla haramdan sakınanlar ve Allah korkusuyla gözyaşı dökenlerdir!” buyurdu. … Devamını oku

“Benim altınla işim yoktur!”

Medîne’de yaşayıp orada vefât eden Safvân bin Süleym hazretlerini, zamânın halîfesi iyi tanır ve çok severdi bu zâtı. Bir gün onun bulunduğu şehre gelmişti. Vâliyle şehri gezerken bir mescitte birini bu zâta benzetti. Ve vâliye sordu: “Şu direğin yanındaki kimdir?” “Ona Safvân bin Süleym derler.” Tahmininde yanılmamıştı. Hizmetçiye bir kese “altın” verip “Bunu, şu direğin yanında oturan zâta götür ver” dedi. … Devamını oku

Her işte Allah’tan kork ve titre!

Basra’da yetişen fıkıh ve hadîs âlimlerinden Sâlih bin Beşîr hazretleri, Tâbiîn’dendir. O devrin halîfesi Mansur, bu zâta; “Bana bir nasîhat edin de saltanat işlerini ona göre yapayım” diye ricâ etti. Büyük zât; “Ey halîfe! Sana tavsiyem şudur ki, Allah’ın kullarına merhametli ol. Ahlâkını Resûlullahın ahlâkıyla süsle. Her işinde Allah’tan kork. Adâleti elinden bırakma” dedi. Ve ardından; “Ey halîfe! Milletine … Devamını oku

“Ey insanlar! Bu dünyâ vefâsızdır!”

Mekke’de yetişen âlimlerden Müslim bin Yesar hazretleri, bir gün sevdiği kimselere; “Kardeşlerim! Büyük olsun, küçük olsun, her günahtan kaçının. Zîra Rabbimizin gadabı, günahlar içinde gizlidir ve bilemeyiz ki, hangisindedir?” buyurdu. Ve ilâve etti: “Rabbimizin rızâsı da sevaplar içinde gizlidir. Bunun için her hayırlı işi yapmalı ki, Rabbimizin rızâsını kazanabilelim.” ● ● ● Bu zât vefât edince; bir sevdiği … Devamını oku

Kâbe’yi görünce yapılan duâ…

Mekke’de yetişen velîlerden Müslim bin Yesar hazretleri bir sohbetinde “Kâbe’yi ilk görünce yapılan duâ kabul olur” buyurdu. Hikmetini sordular. “Çünkü Kâbe-i şerîf çok kıymetli bir yerdir. Ama müminin kalbi daha kıymetlidir. Zîra Kâbe, kul yapısıdır. Kalp ise Allah’ın kudretiyle var olmuştur. Onun için bir mümini görünce yapılan duâ kabul olur” buyurdu. Sordular: “Nasıl duâ edelim efendim?” Buyurdu ki: “En … Devamını oku

Namazda kendinden geçerdi!..

Mekke’de yaşıyan Müslim bin Yesar hazretleri, Tâbiîn-i izâmdan olup çok ibâdet yapardı. Kalbini “Allah sevgisi” sarmış, “kul” olmanın tadına varmıştı. Namazı öyle güzel kılardı ki, görenler hayran olur, ibret alırlardı bu büyük velîden. Namaza durduğunda her şeyi unuturdu. Sanki bu dünyâdan çıkardı. Her şeyden habersiz olurdu. ● ● ● Bir gün Basra’da bir câmiye girdi. Ve namaza durdu. Birden “zelzele” oldu. Ve bir … Devamını oku

“Muvaffak olmanın sırrı nedir efendim?”

Basra’da yaşayan Muhammed bin Vâsi’ hazretleri, bir gün sohbetinde “Kardeşlerim! Bu dünyâ, küçük ve dardır. Bunun için burada, sıkıntı, keder vardır. Dünyâ işleri için sıkılan kimsenin gönlü, dünyâya dönük demektir” buyurdu. Ve ilâve etti: “Gönlünü âhirete çeviren, rahat eder. Çünkü ona giden yol, çok geniş ve sonsuzdur.” Sonra sordu onlara: “Kavgalar, ekseri dar yerlerde olur, öyle değil mi?” “Evet … Devamını oku

“Âhirette bunu sana sormazlar!”

“Âhirette bunu sana sormazlar!” Basra’da yaşayan Muhammed bin Vâsi’ hazretleri, Tâbiîn’in büyüklerindendir. Dünyâya zerre kadar îtibâr etmez, insanlar, nasîhatlerinden çok istifâde ederlerdi. Bir gün biri geldi. Bu büyük velîye; “Efendim, bana ‘kazâ ve kaderi’ anlatır mısınız” dedi. Cevâben mezarlığı gösterdi ona. Ama o, anlamadı. Bu defâ da ona; “Bu konu, geniş ilim ister. Kabirdekiler şimdi bununla hiç meşgul … Devamını oku

“Kardeşim, hesap var âhirette!”

“Kardeşim, hesap var âhirette!” Medîne’de yetişen velîlerden Muhammed bin Münkedir hazretleri kumaş ticâreti yapıyordu. Bir gün dükkânı çırağına bırakıp kendisi bir işe gitti. Döndüğünde çırağın, ucuz bir kumaşı pahalıya sattığını öğrendi. Çok üzüldü tabii. O kimseyi aradı. Nihâyet bulup “Ya bu satıştan vazgeç, ya paranın üstünü al, ya da gel, sana pahalı kumaştan vereyim” buyurdu. Adam şaşırdı: “Mühim değil … Devamını oku

Gözyaşları seccâdeyi ıslatırdı…

Gözyaşları seccâdeyi ıslatırdı… Medîne’de yetişen velîlerden Muhammed bin Münkedir hazretleri, Tâbiîn’dendir. Hadîs âlimi ve evliyâdır. Her gece ibâdet eder, Rabbine boyun bükmekten zevk alırdı. Bir gece yarısı, köşesinde namaz kılıyordu ki, birden ağlamaya başladı. Gözyaşları akıyordu. Seccâdeyi ıslatıyordu. Evdekiler uyanıp koştular yanına: “Ne oldu? Niçin ağlıyorsun?” Cevap yok. “Hasta mısın?” “Hayır.” “Bir yerin mi ağrıyor?” … Devamını oku

“Bir yetîme oyuncak alacağım”

“Bir yetîme oyuncak alacağım” Bağdat evliyâsından Mârûf-i Kerhî hazretlerinin talebesi Sırrî-yi Sekatî hazretleri “rahmetullahi aleyh” şöyle anlatıyor: Ben bir gece hocam Mârûf-i Kerhî hazretlerini rüyâda gördüm. “Arş-ı âlâ”nın altındaydı. Kendinde değildi. Hayran ve şaşkın hâldeydi. Hareketsiz duruyordu. Hak teâlâ meleklere sordu: “Bu zât kimdir?” Melekler dediler ki: “Yâ İlâhel âlemîn! Sen bizlerden daha iyi bilirsin.” … Devamını oku