Niyet hâlis olunca…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri bir dostunun evinde sohbet ediyordu. Ordakilere;   “Şu anda bir kişi, Tirmiz’den yola çıktı… Maksadı, ‘kâmil bir rehber’ bulmaktır. O, bu yola hâlis niyetle çıktığı için yakında maksûduna kavuşur” buyurdu.   Birbirimize baktık.   Hiçbir şey anlamadık.   Sohbet devam ediyordu ki, kapı önünde bir atlı gelip, âniden durdu. Ve etrâfa baktı.   Büyük … Devamını oku

Rüyâ ve hakîkat…

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Bir gece Resûlullah’ı gördüm rüyâda.   Çok sevinip;   “Yâ Resûlallah! Çoktandır sizi görmemiştim” diye arz ettim. Yanında olan zâtı gösterip;   “Beni göremezsen, bu zâtı gör” buyurdu.   O anda uyandım.   Çok duygulandım.   O zâtın sûretini, şeklini zihnimde canlandırıp unutmamak için bir kitap kapağının arkasına “Peygamberimizin yanındaki … Devamını oku

Şeytan niçin sevinmiş?

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir gün şunu anlattı sevdiklerine;   Sâlihlerden biri vardı.   Bu zât şeytanı görüp;   “Senin gibi mel’un olmak istiyorum, ne yapayım?” diye sordu.   Şeytan sevinip;   “Benim gibi olmak istersen namaza önem verme ve doğru yalan, her şeye yemîn et” dedi.   O kişi bunu duydu.   Ve kendi kendine; … Devamını oku

Bostanı niçin sulamıyorsun?

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi şöyle anlatıyor:   Kasr-ı ârifan’da, bir bostanım vardı.   Orada sebze meyve yetiştiriyordum…   Derken sulama zamânı geldi.   Ama bir damla su yoktu nehirde.   “Ne yapacağım?” diye düşünüyordum ki, hocam teşrîf etti…   Etrâfa şöyle bir bakıp sordu:   “Sulama vakti gelmedi mi?”   “Geldi efendim.”   “Peki, niçin … Devamını oku

“Maksadın nedir evlâdım?”

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir gün dergâhta oturuyordu.   Bir genç girdi içeri.   Ve büyük bir edeple;   “Efendim, eğer kabul ederseniz ben de talebeniz olmak istiyorum” diye arz etti bu zâta.   Büyük velî sordu:   “Maksadın nedir evlâdım?”   Cevâbında;   “Feyiz alıp kalp gözümün açılmasını istiyorum efendim” dedi.   Behâeddîn-i Buhârî;   “Pekâlâ” dedi. … Devamını oku

Ayrılığıma sabret!

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sevenlerinden Emîr Hüseyin adındaki âşık bir talebesi anlatıyor:   Bir gün hocam bana;   “Ben yarın bir dostumu görmeye gideceğim. İnşallah on beş güne dönerim, ben gelinceye kadar ayrılığıma sabret’ buyurdu.   Ve o sabah ayrılıp gitti…   O gidince, kalbim de kopup onunla beraber gitti sanki.   Devamlı ağlıyordum.   Dergâhta talebeden biri … Devamını oku

Gerçek cennet nimeti

Evliyanın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin kabr-i şerifi Buhâra’nın kasr-ı ârifan köyündedir.   Bir komşusu vardı.   Yeni evlenmişti.   Bir gün bu zata;   “Ey efendim, çok zor durumdayım. Lütfen bana yardım eder misiniz” diye dert yandı.   Mübarek üzüldü:   “Hayrola evladım ne oldu?”   “Hanımla hiç anlaşamıyoruz. Bu evlilik böyle yürümeyecek galiba. Bana ne tavsiye … Devamını oku

Elmaların zikri

Evliyanın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin kabr-i şerîfi Buhara’nın kasr-ı ârifan köyündedir.   Bir talebesi bir gün ziyaretine geldi bu büyük velinin.   Gelirken biraz “elma” hediye getirmişti. Hocası, elmaları alıp dağıttı herkese.   Tam yiyeceklerdi ki;   “Durun, yemeyin!” buyurdu.   Şaşırdılar.   Sordular ki:   “Niçin efendim?”   “Çünkü şu anda zikrediyorlar.” “Elmalar mı zikrediyor efendim?”   “Evet.” … Devamını oku

Pişmeyen hamur

Evliyanın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin her hali sünnet-i seniyyeye tam uygundu.   Şöyle ki;   Resûlullah Efendimiz bir gün eshabıyla ekmek pişirmişlerdi tandırda.   Sahabeden her biri hamurunu alıp eliyle kızgın tandıra yapıştırdı.   Efendimiz aleyhisselâm da mübarek eline hamur alıp yapıştırdı tandırın sıcak gövdesine.   Bir müddet beklediler.   Sonra aldılar tandırdan.   Bütün hamurlar pişmişti. … Devamını oku

Nefsini mi azarlıyorsun?

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sevdiklerinden Emîr Hüseyin adında biri anlatıyor:   Hocam beni bir iş için Buhara’ya göndermişti.   Yolda, kendi kendime;   “Ey nefsim! Sen ne zaman ıslah olacaksın. Senin şerrinden ne zaman kurtulacağım. Meğer sen ne hain, ne alçakmışsın. Hatta sen yüz bin şeytandan daha zararlıymışsın” diyerek nefsimi azarlıyordum.   O anda bir “ihtiyar” gördüm.   … Devamını oku

İşaretli armut

Evliyanın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir grup talebesiyle Şeyh Hüsrev adında fakir bir sevdiğinin köyüne gitmişti.   Oturup sohbete başladılar.   Köylülerden biri vardı.   Bu zatı merak etti…   Zira onun, keramet sahibi bir büyük veli olduğunu söylemişlerdi kendisine.   “Gerçekten böyle midir?” diyordu.   Bir tabak “armutla” gitti o eve.   Maksadı, imtihan etmekti bu … Devamını oku

Hocasına itiraz edince…

Evliyanın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, birkaç talebesiyle bir eve yemeğe gitmişlerdi. Sofra kuruldu. Büyük veli ve talebeleri sofraya oturdular.   Ancak biri oturmadı.   Mübarek zat;   “Sen niçin sofraya gelmiyorsun?” diye sordu ona.   O talebe dedi ki:   “Bugün oruca niyet ettim.”   “Farz orucu mu?”   “Hayır, nafile.”   “Öyleyse bozabilirsin evladım!.. Haydi gel, bizden … Devamını oku

Şu aynada kendine bak

Evliyanın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin, Emîr Hüseyin adında bir talebesi vardı.   O, şöyle anlatıyor:   Ben Kasr-ı ârifan’da çiftçilik yapıyordum.   Fakat Müslümanlıkla, pek ilgim alakam yoktu…   Tam bir cehalet içinde geçiriyordum ömrümü.   Hayatı, yiyip içip yatmaktan ibaret zannediyordum.   Behâeddîn-i Buhârî hazretleri; bizim mahallemizde ikamet ederdi.   Sık sık karşılaşıyorduk.   Bana bakıp, … Devamını oku