Hangi yemek şifâ olur?

Behâeddîn-i Buhârî hazretleri bir gün sevdiklerine;   “Kardeşlerim! Gadap ve öfkeyle pişirilen yemekte zulmet olur. Böyle yemeklerde hayır olmadığı gibi yiyenlere şifâ değil, bilâkis dert ve hastalık olur” buyurdu.   Sordular:   “Hangi yemeklerde hayır vardır efendim?”   Büyük velî;   “Bir yemek, gaflete dalmadan, Allahü teâlâyı düşünerek neşe ve sevinç içinde yapılırsa, hayırlı ve bereketli … Devamını oku

Ölmeden önce ne yapayım?

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi, bu zâtı rüyâda görüp;   “Efendim, ölmeden önce ne yapayım?” diye sordu.   Büyük velî;   “Son nefeste ne yapmak gerekirse onu yap. Hiç değilse ‘Allah’ de” buyurdu.   Genç talebe;   “Hocam! Allah demek, son nefeste gerekir, şimdi hayattayken ne yapayım?” dedi   Büyük velî sordu ona:   “O son … Devamını oku

“Sözümü dinler misin?”

Behâeddîn-i Buhârî hazretleri bir gün Molla Necmeddîn adlı talebesine “Sana bir şey söylesem yapar mısın?” diye sordu.   Molla Necmeddîn;   “Yaparım efendim” dedi.   “Peki, günah bir iş söylesem de yapar mısın?”   Genç, tereddüt etti:   “Nasıl günah hocam?”   “Meselâ hırsızlık yapmanı istesem yapar mısın?”   “Mâzur görün hocam, onu yapamam” dedi.   Başka talebeye … Devamını oku

Edep, insanı süsler…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir sohbette bâzı sevdiklerine;   “Karşılaştığınız her Müslümana değer verin. Çünkü o kişi, Allah’ın sevgili bir kulu olabilir” buyurur.   Ve şunu anlatır:   Vaktiyle bir talebe çıkar evden.   Medreseye gidecektir. Az sonra karşıdan yaşlı biri gelir.   Genç, durup edeplice kenara çekilir.   Yol verir ihtiyara.   İhtiyar dahî durur.   “Haydi … Devamını oku

Hakkı bâtıldan ayıran âlimdir…

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, yemek husûsunda çok titizdi.   Bir yemeği pişiren eğer “öfkeli” ise, yâhut “isteksiz” idiyse bunu anlar ve yemezdi o yemeği.   Bir gün de, yemeğe dâvet ederler bu zâtı.   Gelir, sofraya oturur.   Ama yemek yemez.   Ev sâhibi üzülüp “Efendim, yemeklerimiz helâl ve tayyibdir, ne için yemezsiniz?” der.   Büyük velî; … Devamını oku

İmân ile ölmek isteyen…

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Biz Taşkent’te ikâmet ediyorduk. Hocamı görmek için Buhâra’ya giderdim.   Bir gün yine içimden;   “Hocana git!” diye bir ses duydum.   Zîra çok özlemiştim kendilerini.   Çıkmak için hazırlandım.   Çıkmadan hanımım bir miktar altın getirip; “Bunları o zâtın önüne koy” dedi bana.   Sordum ki:   “Niçin gönderiyorsun?”   “Şimdilik gizli … Devamını oku

Onu görmeyi çok mu istiyorsun?

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin talebelerinden Emîr Burhâneddîn şöyle anlatıyor:   Bir gün Hocamız bizi teşrîf etti.   Mevlânâ Ârif diye bir arkadaşımdan bahsettim kendilerine. Çoktandır görmediğimi arz ettim.   Böyle deyince;   “Onu görmeyi çok mu istiyorsun?” diye sordu.   Cevâben;   “Evet efendim, çok istiyorum” dedim.   Ancak o, uzak bir diyârda yaşıyordu.   Bahçeye çıktı ve;   … Devamını oku

Bir müminin kalbini incitmek!..

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Nesef’te biriyle münâkaşa etmiştim.   Kalbini incitmiştim o Müslümanın.   Ayrıca özür de dilememiştim kendisinden…   Oradan ayrıldım.   Hocama geldim.   Fakat o da ne?!.   Hocam yüzüme bakmıyordu.   Ve hiç iltifat etmiyordu.   Şaşırıp kaldım.   Sebebini anlayamadım.   Araya sevdiği talebeden bâzısını koydum.   Ama … Devamını oku

Beni hâtırından çıkarma!

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin genç bir talebesi vardı ki, bu zâtı çok seviyordu.   Büyük velî, bu talebeye “Her zaman beni yâd et, hâtırından çıkarma” buyurmuştu.   O talebe anlatıyor:   Bu emirle hocamı unutmamaya çalışırdım.   Bir sene babamla hac yoluna çıktık.   Derken Hirat’a ulaştık.   Oradayken bir ara unuttum hocamı.   Unutmamla birlikte, bendeki bütün güzel … Devamını oku

Mürşidimi nasıl tanıdım?

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin sevdiklerinden Abdullah-ı Hâcendî anlatıyor:   Ben, gençliğimde “bir mürşidim olsa da kendisine hizmet etsem” diyordum.   Bu istek dayanılmaz hâl alınca Hakîm-i Tirmizî hazretlerinin kabrine vardım.   Rûhuna “Fâtiha” okudum.   Ve ondan yardım istedim.   O ara uyumuşum. Nûrâni “bir zât” göründü rüyâda.   Ve bana bakıp;   “Ben Hakîm-i Tirmizî’yim. Sen … Devamını oku

Kalpteki altın sevgisi!..

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:   Ben Semerkant’ta iken Behâeddîn-i Buhârî ismini işittim.   Ve çok merak ettim.   Gayriihtiyârî sevdim ve onu görmek niyetiyle Buhâra’ya gittim. Annem, dört altın dikmişti gömleğime.   Buhâra’ya vardım. Bu velîyi aradım.   Sohbetine katılıp, beni de talebeliğe kabul etmesini istedim.   “İsteğini yaparız, ama altın vermen lâzım” buyurdu.   … Devamını oku

Hüseyin, atla şu suya!

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir gün bâzı talebeleriyle yolculuğa çıkmışlardı.   Yolda bir ırmak vardı.   Çok da yorulmuşlardı.   Dinlenmek için oturdular   Su, şarıltılı ve heybetli akıyordu!   Görünüşe bakılırsa derindi de.   Büyük velî, Emîr Hüseyin adındaki talebesine bakıp;   “Hüseyin! Kalk, şu ırmağa atla!” diye seslendi.   Emîr Hüseyin;   “Başüstüne” dedi.   … Devamını oku

Burada hiç uyunur mu evlat!..

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, talebesinden birini bir yere göndermişti.   Talebe, işini hâlledip geri dönerken bir ağaç gölgesinde dinlendi biraz.   Fakat çok yorgundu.   Uyuyakaldı oracıkta.   Derin bir uykuya dalmıştı ki, rüyâsında hocasını gördü.   Mübârek, hiddetle;   “Oğlum! Hiç burada uyunur mu? Hemen kalk, terk et burayı. Burası tehlikeli yer. Aç kurtlar dolaşıyor etrâfta!” buyurdu. … Devamını oku