“Ne hatâ yaptım acaba?”

Büyük âlim ve velî Muhammed Sıddîk Arvâsî, Seyyid Fehîm Arvâsî hazretlerinin oğludur. “Otuz iki” yaşında Ermeniler tarafından şehit edildi. Abdülmecid Efendi der ki: Benim yazım düzgündü. Hocamız Abdülhakîm Efendi, Muhammed Sıddîk’ın hilâfetnâmesini bana yazdırdı. Bunu yazdırdıktan sonra bizimle hiç ilgilenmedi. Bir hafta böyle geçti.. Muhammed Sıddîk Efendi; “Herhâlde benim bir kabâhatim oldu” diye üzülüyordu. Başını kaldıramıyordu. Mahcup bir hâli … Devamını oku

Tövbe eden genç!..

Anadolu velîlerinden Muhammed Saîd hazretleri; Cizre Ulucâmi’de vaaz ve nasîhatlere başladı. Pek çok kimse Onun sohbetlerinde hidâyete geldi. Alkolik bir genç vardı. Bu zâta geldi ve; “Efendim, tövbe edeceğim, fakat içkiden bir türlü kurtulamıyorum. Zîra bu, irâdemin dışında” dedi. Büyük zât kalktı. Ve bir nazar edip; “Her günahtan tövbe et ve yapmamaya azmet. O zaman içkiyi de içemeyeceksin” buyurdu. O … Devamını oku

Toprak onu yuttu!..

Evi, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin türbesine çok yakın olan Ahmed Halebî, gözleriyle gördüğü şu kerâmeti anlattı:   Bir gece, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerini sevmeyenlerden biri, elinde ateşle türbeye yaklaştı.   Maksadı belliydi.   Orayı yakacaktı.   Sonra da kaçacaktı.   Nihâyet ateşi attı.   Ancak ateş ânında sönüverdi.   Adam şaşırdı. Ve kaçmaya başladı.   Ancak ayaklarının altında âniden bir çukur açıldı. … Devamını oku

İman eden filozof…

Evliyânın büyüklerinden Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin sohbetine, bir gün inkârcı bir felsefeci gelmişti. Bu adam, peygamberlerin mucizelerini inkâr ediyor, filozof olduğu için her şeyi felsefeyle çözmeye kalkışıyordu. Soğuk bir kış günüydü. Ortada, mangal vardı. İçi, kor ateşle doluydu. Filozof söze başlayıp; “Avâmdan bâzı insanlar, İbrâhim aleyhisselâmın ateşe atıldığını, fakat yanmadığını söylerler. Bu mümkün mü? Zîra ateş her şeyi … Devamını oku

Hakîkî Müslüman…

Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri, bir gün “Eshâb-ı Kehf” hakkında sevdikleriyle sohbet ediyordu. Bir talebesi vardı. O, kalbinden; “Acabâ bu devirde sohbeti köpeğe tesîr eden kimse var mıdır?” diye düşündü. Kalbinden geçirdi. Büyük velî bunu anladı. Etrâfına bakındı. Tam o esnâda uzaklardan bir “Köpek” çıkageldi ve bu büyük velîye yaklaşıp kuyruğunu sallamaya başladı. Necmeddîn-i Kübrâ’nın mübârek nazarı o köpeğe isâbet etmişti. Köpek derhâl değişti. … Devamını oku

Şarktan gelen fitne ateşi!

Allah adamlarından ve evliyânın büyüklerinden Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri, çok kimselerin hidâyetine vesîle oldu. Cengiz askeri geldi. Hârezm’e hücûm etti! O vakit talebelerine; “Memleketinize gidiniz. Şarktan ‘fitne ateşi’ geliyor. Her tarafı yakıp yıkacaktır. İslâmiyette bu kadar zararlı fitne görülmemiştir” dedi. Müminler üzüldüler! Ve huzûruna gelerek; “Efendim, duâ buyursanız da bu belâ Müslüman memleketlerinden uzaklaşsa” dediler. Ama duâ etmedi. Sebep olarak da; … Devamını oku

Süheyb kazandı…

Hazret-i Süheyb (radıyallahü anh), hicret için Mekke’den çıktı. Bin türlü sıkıntılar çekti. Nihâyet Medîne’ye vardı. Ve doğruca Efendimize gitti. Zîrâ çok özlemişti. Mübârek huzûruna gelince; “Yâ Resûlallah! Hicret etmek için yola çıktığımda, müşrikler beni yakaladılar. Onlara bütün servetimi teklîf ettim ve bütün malımı vererek kendimi ve ailemi kurtarıp huzûrunuza geldim” diye arz etti. Efendimiz Onu dinledi. … Devamını oku

Ben Müslüman olacağım

Süheyb-i Rûmî (radıyallahü anh) Eshâbın büyüklerindendir. Efendimizin; “Bir kimse Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa, bir ananın evlâdını sevmesi gibi Süheyb’i sevsin” hadîs-i şerîfiyle metholundu. ● ● ● Ammâr bin Yâser (radıyallahü anh), Hazret-i Erkam’ın evinin önündeydi. Hazret-i Süheyb’i gördü. Ve ona sordu ki: “Burada ne yapıyorsun?” Hazret-i Süheyb dedi: “Sen ne yapıyorsun?” Hazret-i Ammâr da; “Ben içeri … Devamını oku

Seni âzâd ettim…

Hazret-i Sevbân (radıyallahü anh) köle idi. Resûl-i ekrem, kendisini satın alıp âzâd ettiği vakit; “Seni âzâd ettim, ama gönlümüz beraberdir. Sen, bizim Ehl-i Beytimizden sayılıyorsun” buyurmuştu. O, buna çok sevindi. Ve hizmete devam etti. Resûl-i ekreme olan bu sevgisinden dolayı defâlarca zarar gördü. Bir gün bir Yahûdî geldi. Ve Resûl-i ekrem’e; “Yâ Muhammed!” diye hitâb etti. Hazret-i Sevbân ona; … Devamını oku

Gözünden hiç yaş eksik olmazdı!

Büyük velîlerden Şeyh Şâbân-ı Velî hazretlerinin torunu olan Nasûhî Üsküdârî hazretleri, İslâmiyete tam uyardı.   Haramdan kaçardı.   Allah’tan korkardı.   Şüpheli korkusuyla mübahların çoğunu terk ederdi.   Dünyâyı sevmezdi.   Ve ona meyletmezdi.   Çok da ağlardı!   Allahü teâlânın korkusundan gözünden yaş eksik olmazdı!   Osmânlı yiğitleri Sakız adasını Venediklilerden almak için çarpıştıkları günlerdi.   Nasûhî … Devamını oku

İsteyen bizimle gelsin!

Nasûhî Efendi (rahmetullahi aleyh), bir ara üç gün müddetle, sevenlerinden birinin dâveti üzerine hava değişikliği için Çamlıca civârındaki Bulgurlu’ya gitti. O kişi şöyle anlatıyor: Yatsı namazını kıldı. Gece yarısı kalktı. Teheccüd namazı kıldı. Tekrar yatmadı. Yanında bulunanlara; “Bize bugün Üsküdar’a gitmek gerekiyor. Hizmeti yerine getirdikten sonra inşallah yine geliriz. Arzu eden bizimle gelebilir” buyurdu. Sabah namazını kıldık. … Devamını oku

Bu, son vaazımdır

Nasûhî Efendi, 1718 senesi şâban ayının son haftası, vaazında; “Bu makamda son vaazımdır” buyurdu. Ve cemaate vedâ etti. Dergâhlarına geldi. Onlara da vedâ etti. O hafta hastalandı. Ramazân-ı şerîfin ilk günleriydi. Bir gece evden çıktı. Bahçesinde dolaşıyordu. Hanımı onu görüp; “Efendi! Bu gece vaktinde bahçede niçin gezinip durursun?” diye sordu. O da hanıma baktı. Ve tebessüm edip; … Devamını oku

Neden yalın ayaksınız?

Bağdat’ta yaşayan ve kabr-i şerîfi Bağdat’ta olan Bişr-i Hafî hazretlerine; “Bu dereceye ne ile yükseldiniz?” diye sordular. “Bir şeyle” dedi. Ve şöyle anlattı: Sarhoştum. Çamurlar içinde bir “kâğıt” görüp aldım. Üzerinde “Allah” yazılıydı. Yıkayıp temizledim. Güzel koku sürüp yükseğe astım. Sordular ki: “Bu kadar mı efendim?” “Evet, ben Rabbimin ismini yücelttim. Rabbim de beni yüceltti.” ● ● ● … Devamını oku