Sırtımdaki kişi, babamdır!

Tâbiîn’inden Hasan-ı Basrî hazretleri, Basra’da yaşadı, kabr-i şerîfi de buradadır.   Bu zât Kâbe-i şerîfi ziyâret ederken birinin, sırtında bir zembille tavaf ettiğini gördü.   Garibine gitti.   Ona yaklaşıp;   “Arkadaş, arkandaki yükü yere bırakıp da öyle tavaf etsen daha iyi olmaz mı?” buyurdu.   O kimse dönüp;   “Bu, yük değil” dedi.   “Ya nedir?”   … Devamını oku

Şeytan da sizden şikâyetçi!

Tâbiîn’in büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî hazretlerine, bir gün birkaç talebesi gelip;   “Efendim, şeytan bize, ‘elinize geçen dünyâlıkları sıkı tutun, ileride lâzım olacak’ diyor” dediler.   Şikâyet ettiler.   Hocaları onlara;   “Şeytan da sizden şikâyet ediyor” buyurdu.   Gençler şaşırdılar.   Ve merakla sordular:   “Ne diyor hocam?”   “Şeytan bana, ‘Hak teâlâ, dünyâyı bana verdi, kanaati de onlara verdi. … Devamını oku

“Allah’tan korkan, kimseye zulmetmez!”

Tâbiîn’in büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî hazretlerinin yanına bir müslüman geldi bir gün.   Ve bu büyük zâta;   “Efendim, kızımı isteyen çok kimse var, hangisine vereceğimi şaşırıp kaldım” dedi.   Ona cevâben;   “Kızını, Allah’tan korkana ver. Eğer kızını severse, zâten iyi davranır, mutlu olurlar. Sevmezse de üzmez onu. Çünkü Allah’tan korkan, kimseye zulmetmez!” buyurdu.   ● ● ● … Devamını oku

“Bir gün sen de öleceksin!”

Tâbiîn’in büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî hazretlerine, halîfe Ömer bin Abdülazîz hazretleri mektup yazdı.   Nasîhat istedi.   O da cevâp yazıp;   “Yâ Ömer! Bir gün sen de öleceksin. Zulme, haksızlığa hiç fırsat verme. Zîra senin asıl vazîfen budur”  buyurdu.   Ve devam edip;   “Kendi evlâdına nasıl davranıyorsan, milletine de öyle davran. Sen, Allah’ın emrine itâat et … Devamını oku

Derinde su vardı, ama…

Tâbiîn’in büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî hazretleri, büyük bir âlimdir.   Ve velilerdendir.   Bir kişi anlatıyor:   “Biz bir grup Müslüman, Hasan-ı Basrî hazretleriyle hacca gidiyorduk.   Çölde ilerlerken   şiddetli susadık!   Ama “su” yoktu o yerlerde.   Sonra bir kuyuya rastladık.   İçinde “su” vardı.   Ama çıkaramıyorduk.   Zira kova ve ip lazımdı.   … Devamını oku

Bir gün hepimiz öleceğiz

Tâbiîn’in en büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî hazretleri, bir gün bir dostunun cenazesine gitmişti. Kabir başında ağlayıp çok gözyaşı döktü!   Sonra başını kaldırıp;   “Ey Müslümanlar! Sonunda hepimizin gideceği yer, işte şu mezar. Dünya konaklarının sonu olan bu kabir, âhiret menzillerinin ilkidir” buyurdu.   Ve ekledi:   “Bir Müslüman, madem bir gün şu mezara girecekse, nasıl günah işleyebilir?” … Devamını oku

Ahirete hazırlan!

Tâbiîn’in büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî hazretleri, nasihat isteyen bir gence;   “Ahirete hazırlık yap evlâdım! Ecel, herkesi bir gün yakalar. Günahtan çok sakın ki, günahın karşılığı, o gün ateş olur!” buyurdu.   Ve sordu ona:   “Bir yılanı ateşte görsen ne yaparsın oğlum?”   “Hemen kurtarırım efendim.”   “Öyleyse sen kendini de ateşe atma evladım! Zira cehennem, insanlar … Devamını oku

Korkunç tehlikeler!

Tâbiîn’in büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî hazretlerinden, sevdiği bir genç nasîhat istedi.   Ona sevgiyle bakıp;   “Evlâdım! Sen Rabbinin emrini azîz tut ki, Allah da seni azîz tutsun. Bil ki, önünde çok korkunç tehlikeler var!” buyurdu.   Delikanlı merak etti:   “Ne tehlikesi efendim?”   “Ölüm, kabir ve mahşer, sonra mîzan, sırat ve cehennem. Bu tehlikeli geçitlerden geçeceksin. … Devamını oku

“Evlenmek sünnettir…”

Behlül Dânâ hazretleri meczub bir Hak âşığıdır. Bağdat’ta yaşadı, kabr-i şerîfi de Bağdat’tadır.   Bir gün halîfe Hârun Reşid, Behlül Dânâ hazretlerine “Bana nasîhat eder misin” dedi.   O da cevâben;   “Allah’tan kork ve Onun Resûlü olan Muhammed aleyhisselâmın sünnetine tâbi ol” dedi.   Hârun Reşid;   “Çok güzel söyledin, şu hediyemi kabul et” deyip bir … Devamını oku

Kime ‘başarılı’ denir?

Behlül Dânâ hazretleri meczub bir Hak âşığıdır. Bir gün bâzı kişilere;   “Birinin çok nâdide inci mücevherleri olsa, bunları koyacak bir yer bulamaz. Üstelik hırsız çalmasın diye de türlü çâreler arar, hattâ bu yüzden uykusu kaçar, değil mi?” diye sordu.   Dinleyenler;   “Evet” dediler.   Behlül, onlara; “İşte îmânımız da böyle çok kıymetlidir, onu korumak için tir … Devamını oku

“Mümine kibir yakışmaz!”

Halîfe Hârun Reşid hac yoluna çıktı bir sene. Dönüşte debdebe ve ihtişamla Bağdat’a giriyordu ki, Hazret-i Behlül önüne çıktı birden.   “Ey Hârun!” diye seslendi.   Halîfe, yüzündeki perdeyi kaldırıp “Buyur ey Behlül, bir arzun mu var?” diye sordu.   Hazret-i Behlül;   “Ey Hârun! Allah’ın Habîbi Beytullah’tan dönerken senin gibi yapmazdı” dedi.   Halîfe sordu:   … Devamını oku

Ben o işe karışmam!

Bir zaman Bağdat’ta müthiş pahalılık olmuş ve bu musîbete halkın tahammülü kalmamıştı ki, Behlül Dânâ hazretlerine gidip;   “Ey Behlül! Duâ et de, şu musîbet kalksın” dediler.   O ise cevâben;   “Vallâhi ben bu işe karışmam!” buyurdu.   “Neden?” dediler.   “Demek ki, biz buna lâyıkmışız. Zîra biz, Rabbimizin emrettiği gibi yaşasaydık, bir buğday tânesi bir dînar … Devamını oku

“Ne ararsın bu kabristanda?”

Behlül Dânâ hazretleri meczub bir Hak âşığıdır. Hâl ehli bir velîydi. Çocuklar, taş attılar bir gün kendisine.   Bir taş vücûduna isâbet etti.   Ve kanattı orasını.   Yine de kızmayıp;   “Ey çocuklar! Attığınız taşlar vücûdumu kanattı. Ama bu da Allah’tandır. Bir günah işlemişim ki, bu iş geldi başıma” dedi.   Çocuklar mahcup oldu!   Özür … Devamını oku