“Yemenin de bir âdâbı vardır!”

Evliyânın büyüklerinden Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri, yediği lokmalarda titiz davranırdı.   Şüpheli yemeği yemezdi.   Bir gün bir “ekmek” verdiler ona.   Allah’tan gâfil birinin ekmeğiydi.   Alıp bilmeyerek yedi.   Ama fark etti gerçeği.   Kalbinin karardığını hissetti.   O gâfilin zulmeti bastı kendisini.   Çok pişmân oldu.   Ve tövbe istiğfâr etti.   Yalvardı … Devamını oku

“Vallâhi o zât sensin!”

Kabr-i şerîfi Delhi’de bulunan büyük velî Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri, bir gün şunu anlattı sevdiklerine;   Resûlullah Efendimiz bir gün bir kabîleye vardı.   Yahûdîler toplanmış.   Tevrat okuyorlardı.   Resûlullah gelince okumayı kestiler.   Efendimiz sordu:   “Niçin sustunuz?”   Kimseden ses çıkmadı.   Nûr yüzlü bir “ihtiyar” kalktı:   “Ben söyleyeyim mi?”   “Peki sen söyle.” … Devamını oku

Kabir azabından kurtulan kadın!

Evliyânın büyüklerinden Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri, birkaç talebesini yanına alıp kabristana gitmişti bir gün.   Kabir ziyâreti yapacaklardı.   Bir kabrin başında oturdu.   İçeriye teveccüh eyledi.   Merak etmişti.   Nîmet mi var acabâ?   Yoksa azap mı?   Bunu anlamak istiyordu.   Hak teâlâ lütfetti.   Kaldırdı gözünden perdeyi.   Böylece kalp gözüyle gördü kabirdeki … Devamını oku

Huzura ermenin yolu…

Evliyânın büyüklerinden ve kabr-i şerîfi Delhi’de bulunan Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin, üstâdına olan sevgisi fevkalâde çoktu.   Bir gün dergâha geldi.   Ve sevdiklerine;   “Her neye kavuştuysam hocamın sâyesinde kavuştum. Bir mümin ne kadar çok ibâdet etse de Allah’ın rızâsına ermesi yine zordur” buyurdu   Ve ilâve etti:   “Ama bir ‘Allah dostu’na muhabbet beslerse o zâtın … Devamını oku

Duâ edin de bir oğlum olsun

Evliyânın büyüklerinden Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin her duâsı kabul olurdu…   Sevdiği bir dostu vardı.   Bir gün huzûruna geldi.   “Efendim, ne olur, bir duâ edin de Hak teâlâ bana bir oğul versin” diye yalvardı.   Büyük zât severdi onu.   O da buna güvenerek büyük velînin kaftanına yapışıp;   “Efendim, Vallâhi bana bu konuda ‘bir müjde’ … Devamını oku

“Hayırlı işleri tehir etmedim!..” 

Evliyânın büyüklerinden ve kabr-i şerîfi Delhi’de bulunan Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri anlatıyor:   Yaşım on sekizdi.   Bir arkadaşım “Seyyid Nûr”dan bahsetti bana.   Ben bu ismi işittim…   Kalbime bir hâl oldu.   Elimde olmadan sevdim onu.   Kalbim onun sevgisiyle doldu.   büyük sevinç kapladı içimi.   Henüz onu görmemiştim.   Ama kalbim tutulmuştu.   Artık … Devamını oku

Mülk dediğin nedir ki!..

Evliyânın büyüklerinden ve kabr-i şerîfi Delhi’de bulunan Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri; dünyâ düşkünleri ile görüşmezdi.   Kaçardı onlardan.   Birinden “hediye” gelseydi kabul edip aldığı nadir olurdu…   Alsa da kullanmazdı.   Muhtaçlara verirdi.   Zamânın pâdişahı da onu tanırdı.   Birisiyle bu zâta;   “Allah bana, geniş mülk nasip etti. Mübârek hâtırınızdan her ne ki, geçiyorsa emredin, … Devamını oku

“Nasıl duâ istiyorsun?”

Aslen Mervli olup Basra’da yaşayan Mansur bin Ammâr hazretlerinin zamânında bir zengin vardı ki, devamlı içki içip eğlenirdi.   Bir gün kölesine “dört gümüş” verip “Git bana meze al” dedi.   Kölesi “peki” dedi.   Ve çıktı evden…   Çarşıya giderken bir “kalabalık” gördü. Bir kişi sohbet ediyor, halk dinliyordu. Bu zât, Mansur bin Ammâr hazretleriydi.   Ayaküstü dinledi.   Büyük haz … Devamını oku

İmânın esâsı nedir efendim?

İbrâhim Havvâs hazretleri Bağdat’ta yaşayıp, Rey şehrinde vefât etti.   Bir gün biri sordu ki:   “Îmânın esâsı nedir?”   O kişiye baktı.   “Bu, anlatmakla olmaz. Yaşamakla olur. Ben Mekke’ye gidiyorum. Sen de gel. Yolda cevâbını öğrenirsin” buyurdu.   Adam “peki” dedi.   Ve birlikte yola çıktılar…   Yemekleri gâipten geliyordu…   Derken önlerine bir “çöl” çıktı. … Devamını oku

“Kardeşin Hızır’ın selâmı var”

İbrâhim Havvâs hazretleri Bağdat’ta yaşayıp, Rey şehrinde vefât etti.   Bir gün Ravda-yı mübâreki ziyârete giderken çölde “vahşî hayvanları” gördü ki, susuzluktan tâkatları, güçleri kalmamıştı.   Acıdı onlara.   Bir şeyler yapmalıydı…   Bir kayaya hafifçe dokundu.   Allah’ın izniyle “su” fışkırdı kayadan.   Çölde susuz kalmış ne kadar hayvan varsa ânında oraya üşüştüler.   Ve … Devamını oku

Hangimizin dîni hak?

İbrâhim Havvâs hazretleri, Hac yolunda bir “râhiple” karşılaştı…   Yürüyüp hasbihâl ettiler.   Önlerine bir “nehir” geldi.   Râhip, bu zâta;   “Senin dînin mi hak, benimki mi? Tecrübeyle anlayabiliriz” dedi.   “Nasıl anlarız?   “Çok kolay. Şu suyun üzerinden hangimiz yürüyüp karşıya geçerse onun dîninin hak olduğu anlaşılır. Deneyelim mi?”   “Olur, deneyelim.”   Önce râhip … Devamını oku

Her sıkıntıya katlan!..

İbrâhim Havvâs hazretleri Bağdat’ta yaşayıp, Rey şehrinde vefât etti. Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin talebesidir.   Bir gün birlikte Hac yoluna çıkarlar.   Çıkmadan üstâdı sorar:   “İbrâhim! Yol boyunca birimizin emîr olması lâzım, sünnettir. Hangimiz emîr olsun?”   “Siz olun efendim.”   “Emîr ben isem sen bana uyacaksın, tamam mı?”   “Tamam efendim.”   Ve yola çıkarlar. … Devamını oku

“İtiraz etmek şeytan sıfatıdır!”

Şîraz’da yaşayan Allah dostlarından Muhammed ibni Hafif hazretleri, bir talebesini diğerlerinden çok sever, onlar da sebebini merak ederlerdi.   Bir gün bu zâta;   “Efendim, filân arkadaşımızı niçin çok seversiniz?” dediler.   O esnâda dergâhın önünde bir deve yatıyordu.   İbni Hafif hazretleri bir talebeye seslenip;   “Ahmed oğlum! Şu deveyi kaldır da dergâhın damına çıkar!” diye emretti.   … Devamını oku