Kimsenin kalbini incitmeyin!

Mekke-i mükerreme’de dünyâya gelen Seyyidet Nefîse hazretleri, bir gün bâzı hanımlara;   “Hiç kimsenin kalbini incitmeyin, velev ki, kâfir bile olsa” dedi.   Hanımlar şaşırdı.   “Kâfirlerin de mi?”   “Evet, onların da kalbini kırmayacağız.”   “Ama onlar Allah’ı inkâr ediyor” dediler.   Seyyidet Nefîse;   “Olsun, öyle de olsa hiç kimsenin kalbini kırmaya hakkımız yoktur. Kalp kırmak dînimizde haramdır” diye … Devamını oku

Kimsenin kalbini incitmeyin!

Mekke-i mükerreme’de dünyâya gelen Seyyidet Nefîse hazretleri, bir gün bâzı hanımlara;   “Hiç kimsenin kalbini incitmeyin, velev ki, kâfir bile olsa” dedi.   Hanımlar şaşırdı.   “Kâfirlerin de mi?”   “Evet, onların da kalbini kırmayacağız.”   “Ama onlar Allah’ı inkâr ediyor” dediler.   Seyyidet Nefîse;   “Olsun, öyle de olsa hiç kimsenin kalbini kırmaya hakkımız yoktur. Kalp kırmak dînimizde haramdır” diye … Devamını oku

“Korkma! Rabbim seni gizler!..”

Mekke-i mükerremede dünyâya gelen Seyyidet Nefîse hazretlerinin zamânında zâlim biri vardı. Suçsuz bir Müslümana zulmetmek için harekete geçti.   Adamları geldiler.   Götürmek istediler.   Adamcağız;   “Bana biraz mühlet verin, bir yere gitmem lâzım” dedi.   Onlar da izin verdiler.   Doğruca Seyyidet Nefîse hazretlerine gitti ve ona;   “Falan zâlime gidiyorum. Duâ edin de onun şerrinden kurtulayım” … Devamını oku

Fakir kadının bohçası!..

Mekke-i mükerreme’de dünyâya gelen Seyyidet Nefîse hazretleri, evliyâ hâtunlardandır.   O devirde fakir bir kadın vardı.   Dört kızı, hafta boyu iplik eğirir, bu da onları satar ve böylece geçinip giderlerdi.   Bir gün iplerini aldı.   Sonra çıktı evden.   İplik bohçasını başında taşıyordu ki, bir “kartal” uzaklardan bu kadına doğru süzüldü ve başındaki “bohçayı” kapıp havalandı.   … Devamını oku

Hocam hasta, dua edin efendim

Bir gün İmâm-ı Şâfiî hazretleri hasta oldu. Bir talebeyi Seyyidet Nefîse hazretlerine gönderip;   “Seyyidet Nefîse’ye git, şifâ için duâ iste!” buyurdu.   Talebe “Peki” dedi.   Ve gidip çaldı kapıyı…   Kapı açılınca; “Efendim, hocam çok hastadır, şifâ için sizden duâ istiyor” diye arz etti.   Nefîse hazretleri; “Allahü teâlâ hocana hayırlı şifâlar versin!” diye duâ etti…   Talebe … Devamını oku

“Sıkıntın nedir evlât?”

Mısır’da yaşayan Muhammed Şüveymî hazretlerinin kabr-i şerîfi de bu yerdedir…   Bir gün sevdiği bir genç geldi.   Ancak “üzüntülü” hâli vardı.   “Sıkıntılısın evlât.”   “Evet efendim, hem de çok.”   “Hayırdır, neyin var?”   “Efendim, ben bir kıza âşık oldum.”   “Olabilir, kim bu kız?”   “Komşumuzun kızı efendim. Evlenme teklîf ettim, reddetti. Delireceğim.”   O … Devamını oku

İyilerle bulunmaya gayret et!..

Bağdat’ta yaşayan evliyâdan Sırrî-yi Sekatî hazretlerinin kabr-i şerîfi, Bağdat’tadır.   Bir gün Lübnan’dan biri gelip Sırrî-yi Sekatî hazretlerine;   “Efendim, falan kimseden size selâm getirdim” dedi.   Büyük velî de;   “Aleyküm selâm!” dedi ve sordu ki:   “Tekrar dönecek misin Lübnan’a?”   “Döneceğim efendim.”   “Öyleyse selâm söyle ve benim tarafımdan ona, ‘Dağ başında yalnız durmasın, eve dönsün. İnsanlardan … Devamını oku

Günâh işleyen huzursuz olur! 

Evliyânın büyüklerinden olan Sırrî-yi Sekatî hazretlerinin kabr-i şerîfi, Bağdat’tadır.   Bu mübarek zât yaşadığı bir hâdiseyi, şöyle anlatıyor:   Çarşı içinde bir dükkânım vardı ki, orada alım-satım işiyle uğraşıyordum.   Bir akşam evdeydim…   Yalnız oturuyorken;   “Çarşı yanıyooor!” diye bir ses duydum.   Hemen koşup gittim.   Bütün dükkânlar yanmıştı.   Yalnız benimki yanmamıştı.   Sevinip, gayriihtiyârî; … Devamını oku

Kim hakkıyla zikrederse…

Sehl bin Abdullah Tüsterî hazretleri, Horasan evliyâlarındandır.   Basra’da vefât etti.   Ömrünün sonlarında, el ve ayakları hareket etmez oldu.   Namaz vakitleri hâriç…   O vakitlerde açılırdı.   Namaz bitince, yine eskisi gibi hareketsiz olurdu…   Bir sohbetinde;   “Kardeşlerim! Allahü teâlâyı hakkıyla zikreden kimse, ölüyü diriltmeyi kastederse, ölü dirilir” buyurdu.   Bir gün bir yere gitti. … Devamını oku

Bana Şâd-ı dil’i çağırınız!

Sehl bin Abdullah Tüsterî hazretleri; ölüm hastalığında son nefeslerini veriyordu ki, talebeleri;   “Efendim, yerinize kimi bırakıyorsunuz?” dediler.   Buyurdu ki: “Şâd-ı dil’e bırakıyorum.”   Talebeler şaşkın hâlde birbirlerine bakıp “Hocamızın aklı gitti” dediler.   Zîra bir kâfirin ismiydi bu.   Sesler yükselince;   “Kalkınız, bana Şâd-ı dil’i çağırınız!” buyurdu.   Önce tereddüt ettiler. Sonra koşup çağırdılar.   Az … Devamını oku

Dünyayla işin kalmadı ey nefsim!

Horasan evliyâlarından Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî hazretlerine, annesinden çok mal kaldı.   Hepsini fakîrlere dağıttı.   Kimde ne alacağı varsa onlara bağışlayıp hakkını helâl etti.   Sonra da Kâbe-i şerîfi tavaf için yollara düştü…   Kendi kendine;   “Ey nefsim! Dünyâyla işin kalmadı. Sana, bundan sonra âhiret lâzım. Sakın dünyâlık bir şey isteme benden. Hem istesen de vermeyeceğim” dedi. … Devamını oku

Allah’ın kullarına iyilik et!

Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî hazretleri, Horasan evliyâlarından olup, Basra’da vefât etmiştir.   Her duâsı kabul olan bir zâttı.   Hangi hastaya duâ etse, o kimseler, şifâ bulurdu.   Kendinin de bâzı hastalıkları vardı.   Ama bunlar için bir şey yapmazdı.   Bir gün sevdikleri;   “Efendim, hastalar duânızla biiznillah şifâ buluyor. Siz de hastalıklarınız için duâ etseniz de … Devamını oku

İnsanları sevindirmek…

Bir gün Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî hazretlerine;   “En büyük mutluluk nedir? diye sordular.   Cevâbında;   “İnsanları sevindirmektir, ama bir şartla” buyurdu.   “O şart nedir efendim?” dediklerinde;   “Unutacaksınız, karşılık beklerseniz, o ticâret olur ki, hiç kıymeti olmaz” buyurdu.   ● ● ●   Bir gün de bu zâta;   “İyi insan nasıl olur efendim?” diye sordular.   Cevâbında;   … Devamını oku