Dilinde tutukluk olan adam!

Bağdat’ta yetişen velîlerden Ebû Câfer Haddâd El-Kebîr hazretleri zamânında bir adamın dilinde biraz tutukluk vardı.   Zor konuşuyordu…   Bir gece yatmadan;   “Yâ Rabbî! Bu hastalığımın şifâsı her nedeyse, o şeyi bana bildir” diye duâ etti ve yattı.   Rüyâda bu zâtı gördü.   Ve kendisine;   “Hocam! Bende dil tutukluğu var, ne yapmamı tavsiye edersiniz?” diye sordu.   … Devamını oku

Kazandığını muhtaçlara dağıtırdı…

Allah dostlarından Ebû Câfer Haddâd hazretleri, aslen Bağdatlıdır. Dünyâya değer vermemesi ve ibâdete düşkünlüğüyle tanınırdı.   Demircilik yapar, günde bir dînar on akçe kazanınca, işi bırakırdı.   Eline geçen parayı, akşamla yatsı arasında dağıtırdı.   Fakîrleri dolaşırdı.   Kapılarını çalardı.   Kazancının tamâmını böyle dağıtır, kendine bir şey ayırmazdı.   Oruç tutmak haram olan Ramazan Bayramının birinci günüyle Kurban Bayramının dört … Devamını oku

O zat gelince ayağa kalkmayalım!

Anadolu velîlerinden Yûsüf Sinan Efendi’nin ziyâretine, Sultân gelirdi zaman zaman. Bâzen de sultân onu çağırıyordu sarayına.   O geldiğinde saray görevlileri karşılar, hürmetle selâmlayıp kapının perdesini kaldırırlardı.   Ancak bir süre sonra değişmişti görevliler.   Yeni gelenler bilmiyordu bu zâtın büyüklüğünü. Eskiler tembîh ettiyse de aldırış etmediler.   Ve bir gün, bu velî zâtın saraya geleceği duyuldu.   Görevliler fısıldaştılar: … Devamını oku

Dergâhı terk eden genç!..

Anadolu velîlerinden Yûsüf Sinan Efendi zamânında bir genç, köyünden çıkıp geldi bu zâtın dergâhına.   Ve başladı derse.   Çok sevdi bu zâtı.   Yûsüf Sinan Efendi, onun bu hâlis sevgisini gördü. Ve kendi tesbîhini ona hediye etti.   Ancak ne hikmettir bilinmez, köyünde davarları ölmeye, sulu tarlaları kurumaya başladı gencin.   Bozuldu işleri.   Şeytan vesvese … Devamını oku

Velilerin kitâbını okuyanın kalbi nurlanır

Irak’ta yetişen velîlerden Ebû Bekr-i Vâsıtî hazretleri aslen Fergânelidir. Merv’e yerleşti. 932 senesinde vefât etti.   Onun zamânında bir grup “insan” geldi bu havâliye.   Sokak sokak dolaşarak ateş yemek, ateşe girmek, yâhut dilleri üzerinde kılıç gezdirmek gibi gösteriler yapıp insanların dikkatlerini çektiler.   Halk bunu gördü.   Bu zâta gelerek;   “Hocam! Bu insanların yaptıkları şeyler … Devamını oku

Allah için yoruluyorum!

İran’da yaşayan velîlerden Ebû Bekr Tamistânî hazretleri, 951 senesinde Nişâbur’da vefât etti.   Bu zât ömrü boyunca insanlara faydalı oldu.   Sıkıntısını giderdi Müslümanların. Çünkü o, insanlara hizmeti, ibâdet biliyor ve bu yolda hâtırına bile getirmiyordu kendi menfaatini.   Hanımı, onun bu hâline acıyordu…   Sordu bir gün:   “Efendi! Ne bu hâlin?”   “Ne olmuş hâlime?”   “Ne … Devamını oku

“Estağfirullah, biz yemek seçmeyiz…”

Anadolu evliyâsından Mustafa Emîn Ağa, lokmasına çok dikkat eder, helâlden yerdi mutlaka.   Bir gün kendini bilmez biri, aklı sıra imtihana yeltendi bu “Hak dostu”nu.   Evine dâvet etti.   Yemek ziyâfetine.   Gûya haram parayla hazırladığı yemeği yedirecekti ona.   Emîn Ağa dâveti kabul etti.   Ve gelip oturdu sofraya.   Ev sâhibi iltifat edip;   “Buyurun … Devamını oku

“Yanlış düşünüyorsun evlâdım!..”

Anadolu velîlerinden Mustafa Emîn Ağa’nın talebesinden biri, bir gün izin alıp köyüne gitti.   Ancak orada şeytan musallat oldu gence.   Vesveseler verdi.   O da buna aldandı.   Ve kendi kendine;   “Sahi ben, niçin bir hocaya tâbi olup tıkıldım şu medreseye. Burada ilim öğrenip de ne yapacağım? Boş ver, köyüme gelmişken bir daha dönmeyeyim. Burada … Devamını oku

“Ben âlim olmak istiyorum anne”

Edremit’in hâkim bir tepesinde medfun bulunan Şipşip Dede, henüz on yaşlarında bir çocuk iken, câmiye gitti bir gün.   Câmi bahçesinde oturmuş sohbet eden yaşlı Müslümanları gördü orada. Bu nûr yüzlü insanlar, ilim öğrenmenin fazîletinden bahsediyorlardı. Merak edip kulak kabarttı.   O sözleri hoşuna gitti.   Hele bir cümlesi kalbine işledi âdeta.   O cümleyi tekrar … Devamını oku

“Sen henüz yenisin evladım!”

Yemen’de yetişen velîlerden Ebû Bekr Es-Sekkaf hazretleri; Terîm’de doğdu. 1427 senesinde aynı yerde vefât etti.   Medresede okurken hocasını çok sever, onun rızâsını almaya çalışırdı her fırsatta.   Bir gün hocası talebelere; “Çocuklar, bugün benim şöyle şöyle bir işim var. Bunu kim hâlledebilir içinizde?” diye sordu.   Kimseden ses çıkmadı.   Yalnız bu ayağa fırlayıp;   “Emredin hocam. O … Devamını oku

“Onun ilâcı bizdedir!..”

Yemen’de yetişen velîlerden Ebû Bekr bin Sâlim Ayderus hazretleri, Terîm’de doğdu. Hadramût köylerinden birinde vefât etti.   Ancak hasetçi biri, aleyhinde çalışıyordu bu Hak dostunun.   Gıybetini yapardı ötede beride. Hattâ bir gün bu zâtı sevenleri çağırıp;   “Sizin o çok sevdiğiniz hoca, bozuk bir kişidir” dedi.   Adamlar şaşırdılar:   “Bozuk mu dedin?”   “Evet, bozuk.”   “Sen … Devamını oku

“Son nefesimi onun yanında vereyim”

Edremit evliyâsından Somuncu Dede’nin “rahmetullahi aleyh” çok sevdiği bir kimse vardı ki, adamcağız hastalandı bir gün.   Ve gittikçe arttı hastalık.   Meğer ölüm hastalığıymış.   O gece ağırlaştı iyice.   Artık son nefeslerini veriyordu ki, güçlükle mırıldandı:   “Bana onu çağırın!”   Oğlu sordu:   “Kimi çağıralım baba?”   “Somuncu Dede’yi çağırın. Son nefesimi onun yanında … Devamını oku

“Ölünce beni oraya defnedersiniz”

Edremit’te yetişen velîlerden Somuncu Dede “rahmetullahi aleyh”, bir gün bir talebesini alıp dergâhın yanındaki fidanlığa gitti.   Birlikte fidanları buduyorlardı ki, bir ara o gence;   “Bak evlâdım!.. Şu yan sürgünleri görüyor musun, işte bunları budamak lâzım” buyurdu.   Talebe sordu:   “Neden hocam?”   Cevâbında;   “Bunlar budanırsa fidanlar daha çabuk büyür ve daha çok meyve verirler. Bir … Devamını oku