Mühim olan, gönüldür…

Bağdat evliyâsından Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri, nefsinin bir tek arzusunu yapmaz, “yaşayan ölü” gibi bulunurdu bu hayatta.   Bir gün yeni elbise giydi.   Ve evden çıktı.   Birazcık dolaştı.   İnsanlara baktı.   Gördü ki; kimin üstünde “kıymetli elbise” varsa herkes onlara kıymet veriyor, eski elbiseli olanları adamdan saymıyorlar.   Bu hâle çok üzüldü!   Oradan … Devamını oku

Bir hadîs-i şerifi rehber edindim!

Bağdat evliyâsından Ebû Bekr-i Şiblî hazretlerinin kabr-i şerîfi Bağdat’tadır. Bir gün sevdiklerine;   “Dört yüz hocadan ders okudum. Onlardan, dört bin hadîs-i şerîf öğrendim, bunların arasından bir tânesini seçip ona uydum” buyurdu.   Merak ettiler;   Ve sordular:   “O, hangi hadîs-i şerîf efendim?”   Buyurdu ki:   Bu hadîs-i şerîfte dört nasîhat var. Nasîhatin birincisi;   “Bu … Devamını oku

Kendisine üstâd arayan genç…

Bağdat evliyâsından Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri, gençliğinde bir üstâd ararken Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerini bulup girdi hizmetine.   Aradığını bulmuştu.   Üstâdı da aradığına kavuşmuştu.   Nitekim Ebû Bekr-i Şiblî’yi gördü.   Ondaki kabiliyeti sezdi.   Ve ilk vazîfeyi verdi.   “Git, çıra sat!”   O da cân-ü gönülden;   “Başüstüne efendim” dedi.   Bir sene müddetle çıra sattı.   … Devamını oku

İbret böyle alınır!

Bağdat evliyâsından Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri, bu yola girmeden önce, çok çalışkan ve âdil bir vâliydi bir şehirde.   Ahâli çok seviyordu onu. Zamânın Sultânı, vazîfesinde gösterdiği başarı sebebiyle kendisine bir “elbise” vermişti mükâfat olarak.   Bunu, özel günlerde giyer, titizlik gösterirdi kirlenmemesi için.   Ancak bir gün geldi.   Kirletti bu elbiseyi.   Buna çok üzüldü! … Devamını oku

Çok sevilen bir talebe…

Bağdat evliyâsından Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri, bir talebesini diğerlerinden daha çok seviyordu.   Öbürleri merak ederdi.   Kendi aralarında “Hocamız onu bizden çok seviyor. Acabâ ne hikmeti var?” diyorlardı.   Hocaları bunu sezdi.   Ve onları bir gün aldı.   Dicle kenarına götürdü. Maksadı, onu niçin çok sevdiğini anlatmaktı diğerlerine. O sevdiği talebe, sohbetin tesiriyle aşka geldi ve “Allaah!” … Devamını oku

Üç suâle, tek cevap!..

Şems-i Tebrîzî hazretlerine bir grup felsefeci geldi bir gün.   Bir tânesi;   “Size üç suâlimiz var” dedi.   Birincisi;   “Allah vardır, görünmez” diyorsunuz. Görünmeyen şeye nasıl inanıyorsunuz?   İkincisi;   “Şeytan ateşten yaratıldı” dersiniz. Sonra da ateşte yanacağını söylersiniz. Hiç ateş, ateşi yakar mı?”   Üçüncüsü;   “İslâm’da kul hakkı var” dersiniz. Bırakın herkesi kendi hâline. Canları … Devamını oku

“Geçimin nasıldır?”

Belh şehrinde yaşayan büyük velî Şakîk-i Belhî hazretleri, Mekke’ye gitmişti bir zaman.   Biri onu tanıyıp;   “Efendim, bana nasîhat eder misiniz?” diye ricâ etti.   Büyük velî sordu ona:   “Geçimin nasıldır, yiyecek bir şey bulamazsan ne yaparsın?”   Adam cevâbında;   “Bir şey bulunca şükrediyor, bulamayınca sabrediyorum” dedi.   Büyük velî;   “Belh’in köpekleri de … Devamını oku

Önce dînimi öğrenmeliyim!

Büyük velî Şakîk-i Belhî hazretleri, gençliğinde tüccarlık yapardı.   Mal almaya Türkistan’a gitti.   Bir puthâne görüp içeri girdi…   Birine yaklaşıp sordu:   “Ne yapıyorsun böyle?”   “İbâdet yapıyorum.”   “Bu putun, ne kendine faydası olur, ne de sana. Hâlbuki seni yaratan bir İlâh var ki, Ona tapsan, her türlü murâdına kavuşursun. O hakîkî İlâh, Allahü … Devamını oku

Bana nasîhat eder misiniz?

Şakîk-i Belhî hazretleri, Allah adamlarındandır. Hârun Reşid, ne zaman sıkılsa bu zâta gider, nasîhatleriyle ferahlarmış.   Bir gün yine gider.   Ve çalar kapısını;   “Selâmün aleyküm Efendi Baba.”   “Aleyküm selâm evlât.”   Oturur, sohbet ederler.   Bir ara büyük velî sorar:   “Ey halîfe! Farz et ki, bir çölde yalnız kaldın. Çok susadın, ama içmek … Devamını oku

İmân et ki, kurtulasın!

Belh şehrinde yaşayan büyük velî Şakîk-i Belhî hazretleri, önceleri gençlerin reîsiydi…   Bir gün bir tapınağa girdi…   Burası Mecûsîlere âitti.   İçeride ateşe tapınan bir genç gördü.   Yanına yaklaşıp;   “Buna niçin tapıyorsun? Allah’a îmân et ki, cehennemde yanmaktan kurtulasın!” dedi   Genç, ayağa kalktı.   Ve ona bir “tokat” attı!   Hazret-i Şakîk üzüldü!   Çok … Devamını oku

Bakıyorum neşelisin!

Belh şehrinde yaşıyan büyük velî Şakîk-i Belhî hazretleri, gençliğinde ticâret yapıyordu.   Bir ara kıtlık oldu…   Bu, büyük dert oldu insanlara.   Suratlar asıktı.   Kimse gülmüyordu.   Bir gün bir köle gördü.   Neşeliydi ve gülüyordu.   Yaklaşıp sordu:   “Bakıyorum neşelisin.”   “Evet, elhamdülillah.”   “Bu kıtlıkta herkesin suratı asıkken sen neşelisin. Nedir bunun hikmeti?”   Köle … Devamını oku

Bir zenginin teklifi!..

Belh şehrinde yaşayan Şakîk-i Belhî hazretlerinin huzûruna, çok zengin biri geldi bir gün.   Ve edeple arz etti:   “Efendim bir istirhamım olacak.”   “Buyur kardeşim.”   “Estağfirullah. Mâlumunuz, benim bir hayli malım var.”   “Evet, biliyorum.”   “Sizinse pek yok efendim.”   “Evet, öyle.”   “İzninizle, zât-ı âlinizin her ihtiyâcını ben karşılayayım. Bu arada duânızı da … Devamını oku

“Nefis nasıl kırılır?”

Kuzey Afrika’daki evliyânın büyüklerinden Ahmed-es Senûsî hazretlerinin talebesinden birkaçı, bir gün huzûruna gelip;   “Hocam! Filân yerde bir büyük zât var… Fazîlet ve kerâmet sâhibi bir velî olduğunu söylüyorlar. Ziyâretine gidelim mi?” dediler.   “Olur, gidelim” buyurdu.   Ve kalkıp birlikte gittiler.   O beldeye vardıkları anda o kişi de karşıdan onlara doğru geliyordu… Gençler onu gösterip;   … Devamını oku