Herat’da doğup orada vefât eden Abdullah-ı Ensârî hazretleri, büyük hadîs âlimidir.
Neseb-i şerîfi, “Ebâ Eyyûb-el Ensârî” hazretlerine dayanır.
Bunun için “Ensârî” ismiyle meşhur olmuştur.
Dört yaşında ilim tahsîline başladı.
Bütün din ilimlerine vâkıf oldu.
“Üç yüz bin”den ziyâde hadîs-i şerîf ezberledi.
Bütün vaktini ilimle geçirirdi.
Yemek yemeye vakti yoktu.
Annesi, lokma lokma yedirirdi eliyle.
Hadîs-i şerîf toplamak için diyâr diyâr dolaşır, nice sıkıntılara katlanırdı.
Bir gün çıktı evden.
Ders notlarıyla bir yere gidiyordu.
Yolda, çok şiddetli bir “yağmura” tutuldu.
Ama ne yağmur!
Şakır şakır yağıyordu.
Ders notları ıslanacaktı.
O notları sînesine çekti.
Onları kavradı ve rükû vaziyetinde yürümeye devam etti.
Çünkü o notlar, kendi canından daha kıymetliydi.
● ● ●
Kendisi anlatıyor:
Kışın, cübbem yoktu.
Hele bizim diyârda havalar çok soğuk olurdu.
Evimde tek bir “hasır” vardı.
Bir de “kerpiç”…
Bir de yorgan olarak kullandığım bir tâne “keçem” vardı.
O da kâfi gelmiyordu.
Başıma çeksem, ayağım açılırdı.
Ayaklarıma çeksem, başım.
Ama bunlar, dert değildi.
Asıl dert, günah işlemekti!..
Abdüllatif Uyan