AŞÇI-ZÂDE HASEN ÇELEBİ

Osmanlı devletinde yetişen âlimlerden ve dîvân şâirlerinden. İsmi, Hasen Çelebi olup, “Aşçı-zâde” lakabı ile meşhûr oldu. Gelibolulu olup, doğum târihi belli değildir. Fazilet ve ma’rifet sahibi, ilim ve hikmet kaidelerini iyi bilen her ilimde mahir olan yüksek bir âlim idi. Sözleri gayet fasîh ve belîğ idi. Yumuşak huylu, lütuf ve ihsânları bol ve cömert idi. Güleryüzlü bir kimse olduğundan, herkes onun meclislerinde bulunmaktan büyük bir zevk alırdı. Tabiatı, yaratılışı hoş, sözleri tatlı ve güzeldi. Zamanının eşsiz zâtlarından birisi olup, Sahn-ı semân medreselerinde müderrislik ve Bursa’da kadılık yaptı. Sonra tekrar medrese hizmetlerine iade edildi. Ağır ve şiddetli bir hastalık olan nekrîse yakalanınca emekli oldu. 942 (m. 1535) senesinde vefât etti. Bursa’da Zeynîler tekkesinde medfûndur.

Aşçı-zâde, devrindeki birçok âlimden ders alıp, çeşitli ilimleri okudu. İlim ve fazilette çok yükseldi. Karamânî Kerez Seydî’ye talebe oldu. Daha sonra, Edirne’de Sultan Bâyezîd Hân’ın medresesinde iken, hocasının mu’îdi (yardımcısı) oldu. Bu hizmetinden sonra, sırasıyla; Gelibolu, Tokat ve İznik medreselerinde müderrislik yaptı. Bundan sonra da Edirne’de Üç Şerefeli medreselerinin birinde ve sonra Sahn-ı semân medreselerinin birinde müderris oldu. Çok kimseler ondan ilim ve feyz alıp, çok istifâde etti. Daha sonra Bursa kadılığına ta’yin edildi. Uzun müddet adâletle hüküm ederek, beldeyi şenlendirip şereflendirdi. Sonra bu vazîfeden ayrılıp, ikinci defa Sahn-ı semân medreselerinden birinde müderris oldu. Şiddetli nekrîs hastalığına müptelâ olup, emekliye ayrıldı. Bir müddet sonra da vefât etti.

Riyâzî, Sehî ve Latifi tezkirelerinde şiirlerinden örnekler vardır. Şu iki beyt onun şiirlerindendir:

Geldükçe tîr-i sineme dîl murgı şad olur.
Şad olmasun mı, her birisi kol-kanât olur.

Ma’nâsı: “Sevgilinin oku sineme saplandıkça gönül kuşu şad olur, nes’elenir. Şad olmasın mı ki, okların herbiri kol-kanât olur.”

Nice tahrir ideyin vasfını derd-ü elemin,
Bağrı yufka kâğıdun gözleri yaşlı kalemin.

Ma’nâsı: “Derdin, üzüntünün özelliklerini nasıl yazayım ki, kâğıdın bağrı yufka (üzüntüye tahammülsüz), kalemin de gözü yaşlıdır (dertten bahsedilince hemen ağlamaya başlıyor).”

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdî Efendi) sh. 457

2) Sicilli Osmanî cild-2, sh. 119

3) Tezkîre-i Sehî Bey

4) Güldeste-i riyâz-ı irfan sh. 291


AŞÇI-ZÂDE HASEN ÇELEBİ

Kategori içindeki yazılar: HİCRÎ 10.ASIR ÂLİMLERİ