Osmanlı âlimlerinden. Yüzbeşinci Osmanlı şeyhülislâmıdır. İsmi, Ahmed Ârif Hikmet’tir. Sultan Üçüncü Selim Hân zamanı kadıaskerlerinden İbrâhim ismet Bey’in oğlu, Birinci Abdülhamîd Hân zamanı Mısır beylerbeyi Vezîr Râif İsmâil Paşa’nın torunudur. 1201 (m. 1786) senesinde İstanbul’da doğdu. 1275 (m. 1858) senesinde İstanbul’da vefât etti. Üsküdar’da Nûhkuyusu civarında defnedildi.
Küçük yaşından i’tibâren ilim tahsiline yönelip, zamanının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri öğrendi. Tahsilini tamamladıktan sonra, çeşitli imtihanlarda başarı gösterdi. 1229 (m. 1813) senesinde hac ibâdetini îfâ edip, Peygamber efendimizin ( aleyhisselâm ) mübârek kabrini ziyâret etti. 1231 (m. 1815) senesinde, 30 yaşında iken Kudüs kadılığına ta’yin edildi. 1236 (m. 1820) senesinde Mısır kadılığına nakledilerek mevleviyyet payesine ulaştı. 1246 (m. 1830)’da İstanbul kadılığına yükseltildi. 1247 (m. 1831) senesinde Nakib-ül-eşrâflık vazîfesi de verildi. 1248 (m. 1832) senesinde Anadolu kadıaskerliğine getirildi. 1250 (m. 1834) senesinde Nakîb-ül-eşrâflık vazîfesinden ve Anadolu kadıaskerliği vazîfesinden ayrıldı. Kendi evine çekilip, ilim ve ibâdetle meşgûl oldu. 1254 (m. 1838) senesinde Rumeli kadıaskerliğine getirildi. Arkasından, “Meclis-i Vâlây-i Ahkâm-ı Adliye” (idâri, adlî ve mâlî işlerin görüşüldüğü üst meclis) üyeliğine seçildi. 1256 (m. 1840) senesinde Rumeli müfettişliğiyle vazîfelendirildi. Dönüşünde Dâr-ı Şûrây-ı Askerî (Askeri şûra) üyeliğine getirildi. 1262 (m. 1845) senesinde Mekkî-zâde Mustafa Efendi’nin yerine şeyhülislâmlık yüksek makamına getirildi. 7 sene 4 ay müddetle bu vazîfeyi doğruluk, adâlet ve hakkaniyet üzere yürüttükten sonra, 1270 (m. 1853) senesinde şeyhülislâmlıktan ayrıldı. Evine çekilip, ilim ve ibâdetle meşgûl oldu. Hacca gitmek üzere hazırlanırken vefât etti. Cenâze namazında; şeyhülislâm, âlimler ve devlet erkânı hazır bulundu.
Ârif Hikmet Bey, aklî ve naklî ilimlerde derin âlim, fıkıh ilminde özel ihtisas sahibi idi. Fazilet ve güzel ahlâk sahibi idi. Asîl, olgun ve bilgili bir kişiliğe sahipti. Herkes tarafından sevilip sayılırdı. Hattâ Sultan Abdülmecîd Hân onu şeyhülislâmlığa ta’yin ettiği zaman, hakkında sadrâzama; “İnsanlıktaki fazileti ve iyi huylarını, kısaca, olgunluğunu, herkesin bildiği Ârif Hikmet Beyefendi…” diye yazmış ve medhetmişti. Hayır hasenat sahibi olup, Medîne-i münevverede 7000 ciltlik kütüphâne kurmuş ve vakfetmiştir. Arab dili ve edebiyatına vâkıf olan Ârif Hikmet Bey, Farsça lisânını da öğrenmişdi. Türkçe, Farsça ve Arabça dillerinde şiirleri vardır. 1268 (m. 1851) senesinde Türk dilinin geliştirilmesi için kurulan “Encümen-i Dâniş”e üye olmuştu.
Şeyhülislâm olduğu zaman şu beyti söylemişdir:
Hikmetinden Ârifâ olmaz suâl,
Şeyhülislâm eyledi Yezdan beni.
Ârif Hikmet Bey’in kıymetli eserleri şunlardır: 1- Dîvân: 997 adet Arabça, 621 adet Farsça, 2032 adet Türkçe beyti ihtivâ etmektedir. Bu eserde; na’tlar, mesnevîler, gazeller, kıt’alar, târihler ve Şâh-ı Nakşibend hazretleri hakkında iki medhiye bulunmaktadır. 2-Mecmûat-üt-Terâcim: Meşhûr kişilerin hâl tercümelerini ihtivâ edecek şekilde hazırlamağa başladığı fakat bitirmeye muvaffak olamadığı eseridir. Basılmamıştır. 3- Zeyl-i Keşf-üz-zünûn: Kâtib Çelebi’nin meşhûr eserini tamamlar mâhiyettedir. Bu zeylin müsveddeleri Bağdatlı İsmâil Paşa’ya geçmiş. O da bundan istifâde ederek, İzâh-ül-meknûn adlı “Keşf-üz-zünûn zeyli”ni yazmıştır. 4- Tezkire-i şu’arâ: 1250 (m. 1834) senesine kadar olan 210 şâirin hâl tercümesini açıklayan bir eserdir. 5-El-Ahkâm-ül-mer’iyye fil-arâdıyy-il-emîriyye: Araziye âit fetvâları toplayan eseridir. 6- Hulâsat-ül-makâlât fî mecâlis-il-mükâlemât, 7- Tezkirei Ârif Hikmet.
İstanbul’da bulunan ve her sene Ramazan ayının onbeşinde ziyârete açılan sevgili Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) Hırka-i şerîfini muhafaza eden mendilin üzerinde yazılı;
“Hırka-i Hazret-i Fahr-i resûle,
Atlas çarh olamaz pây-endâz.
Yüz sürüp zeyline takbîl ederek,
Kıl Şefi-i ümeme arz-ı niyaz.”
kıt’ası Ârif Hikmet Bey’e âittir.
Ma’nâsı: Atlas, Peygamber efendimizin ( aleyhisselâm ) hırkasının yanında, ayak altına serilen serginin süsü bile olamaz. O’nun eteğini öpüp yüz sürerek, Peygamber efendimize ( aleyhisselâm ) hâlini arzet, O’nun şefaatini dile!
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Devhat-ül-meşâyıh sh. 129
2) İlmiye salnamesi sh. 590
3) Osmanlı Müellifleri cild-2, sh. 327
4) Kâmûs-ül-a’lâm cild-4, sh. 327
5) Rehber Ansiklopedisi cild-1, sh. 347
6) Mir’ât-ül-Haremeyn kısım-2, sh. 888
ÂRİF HİKMET BEY