Allahü teâlânın emrettiği iyi şeyleri öğrenmelidir

Müslümanlar, Allahü teâlânın yasak ettiği, zararlı şeyleri almaz, kullanmaz, dinlemez, okumaz ve bakmaz. Kimseye kötülük yapmaz. 

 

 

 

Müslümanlar, Allahü teâlânın emrettiği iyi şeyleri öğrenmek, öğretmek ve yapmak için uğraşır. Hikmeti ve faydası olan işleri yapar.

 

Hikmet; peygamberlik, faydalı ilim ve sanat, edep, ahlâk ve nasîhat ile ilgili güzel sözler, helâl ve haramı bildiren din ilmi, mânevî ilim, gizli sebep… gibi birçok anlamı ifade eden bir mefhumdur. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Hikmet, mü’minin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın.) 

 

Hikmet, Peygamber Efendimizin sünneti için de kullanılmıştır. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: (Gerçekten Allahü teâlâ, içlerinden bir Peygamber seçip kendilerine göndermekle müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. O Peygamber onlara Allah’ın âyetlerini okuyor, onları her türlü kötülüklerden temizliyor, onlara kitap ve hikmeti öğretiyor. Bundan önce onlar, hiç şüphesiz apaçık bir sapıklık içinde idiler.) [Âl-i İmrân, 164]

 

Müslümanlar, Allahü teâlânın yasak ettiği, zararlı şeyleri almaz, kullanmaz, dinlemez, okumaz ve bakmaz. Kimseye kötülük yapmaz. Kendine zarar verene karşılık yapmaz. Sabreder. Ona tatlı dil ile, güler yüz ile nasihat verir.

 

Tarih boyunca, insanlığın üstün bir varlık olduğunu düşünemeyenler, İslâm dînine düşmanlık etmiş, gençleri aldatmaya uğraşmış ve hiç ummadıkları bir zamanda yıkılıp, o, sımsıkı sarıldıkları dünya zevklerini bırakmış, Cehenneme gitmişlerdir…

 

Müslümanlar, Kur’ân-ı kerimin emirlerine, yani Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” yoluna sarılmalı ve bu ışıklı yolda ilerlemeye durmadan çalışmalıdır. Dinde sonradan meydana çıkan, din düşmanları, (Dinde reformcular) tarafından ve câhil, ahmak kimseler tarafından uydurulan, bid’atlerden sakınmalıdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi vesellem”, (Bid’at sâhibi olanlara hürmet eden, dirilerini ve ölülerini medheden, öven bunları büyük bilen, dîn-i İslâmı yıkmaya, dünyadan kaldırmaya yardım etmiş olur) buyuruyor.

 

Her Müslüman, hem îmanını korumaya, kaptırmamaya çalışmalı, hem de, Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine inanmayan kâfirleri sevmemelidir. Fakat, sevmediklerine de, kötülük, zulüm yapmamalı, kâfirlere ve bid’at sâhiplerine tatlı dil ve güler yüz ile nasihat etmelidir. Onların felâketten kurtulmalarına, saâdete kavuşmalarına çalışmalıdır.

 

Mazher-i Cân-ı Cânân hazretleri buyuruyor ki: “Kâfirleri ve bid’at sâhiplerini ve açıkça günah işlemeye devam eden fâsıkları sevmememiz emrolundu. Bunlarla konuşmamalı, evlerine, toplantılarına gitmemeli, selâm vermemeli, arkadaşlık yapmamalıdır. Zarûret ve ihtiyaç olduğu zaman, zarûret miktarı kadar, bu yasaklara izin verilmiştir. Bu zaman, onlarla ihtilât (görüşme) câiz olur ise de, kalbin yine onları sevmemesi lâzımdır.” (S. Ebediyye S.37-38)

 

 

 

Hasan Yavaş’ın önceki yazıları…





2025-04-16 02:00:00

Kategori içindeki yazılar: Hasan Yavaş