Gaziantep’te yaşıyan velîlerden Memik Dede’nin ağası hac için Mekke’ye gitmişti.
Ağanın hanımı “içli köfte” yapıp;
“Âh oğlum Memik! Ağan olsaydı da şundan yeseydi” dedi.
Memik Dede dedi ki:
“İstersen götüreyim.”
Kadıncağız, “herhâlde yanlış anladı, bir arkadaşına götürecek” diye düşündü ve bir tabak doldurup verdi.
Derken ağa hacdan döndü.
Ziyâretine geldiler.
Hürmet gösterdiler.
Ağa, o gelenlere;
“Hürmet gösterilmesi gereken kişi ben değilim, bizim kâhyadır” dedi.
Sebebini sorduklarında, onlara bu hâdiseyi anlatıp, “köfte tabağını” gösterdi.
Memik Dede yoktu.
Tarlayı sürüyordu.
Tarladan dönüp de kerâmetinin ortaya çıktığını anlayınca oradan uzaklaştı.
Bu iş unutuluncaya kadar kimseye görünmedi.
Derken ölümü yaklaştı.
Ölümünden az önceydi.
“Şimdiye kadar ben size hizmet ettim, bundan sonra siz bana hizmet edeceksiniz” dedi.
Nihâyet vefât etti.
Aynı köye defnedildi.
Gaziantep’in Fransızlar tarafından işgalinde, Ermeniler birkaç defâ Göksüncük köyünü ve Memik Dede’nin türbesini yıkmaya geldilerse de birden geri döndüler.
Sordular ki:
“Niçin geri döndünüz?”
Cevâben;
“Türbenin ve köyün etrâfında çok kalabalık bir askerî birliğin mevzîlenmiş olduğunu görünce geri döndük” dediler.