Âb-ı Hayat – 4407


Peygamberimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ zamanında, Allah muhafaza etsin, Ebû Talip, cenab-ı Peygamberi evladından çok korudu. O gelmezse sofraya oturmaz, geldi mi en başa oturturdu. Amcası, hazret-i Ali’nin ‘radıyallahü anh’ babası. Amca, bana çok emeğin var, beni çok korudun. Kelime-i şahadet getir ki, sana şefaat edeyim, dedi. O da, yeğenim dediklerin haklı. Doğru söylüyorsun. Ben bunu söylerim. Ama ben buranın emiriyim, reisiyim. Ölmekten korktu da, onun için iman etti derler. Ayıp olur, dedi. Ayıplanma korkusu, insanları yoldan çıkartır. Ve maalesef.. Bir rivayete göre bir şeyler söyledi, hatta Abdullah ibni Abbas ‘radıyallahü anh’, iman ettiğini söyledi, dedi. Sonra hazret-i Ali ‘radıyallahü anh’ geldi, dalalette olan amcan öldü, dedi. Hazret-i Peygamber de ‘aleyhissalatü vesselam’ buyurdu ki; Onu yıka, kefene koy ve defn et. Allahü teala durduruncaya, yasak gelinceye kadar, duaya devam ederim. Hakikaten Ebû Talib’in afvı için, gece gündüz dua etmeye devam ettiler. Fakat sonra âyet-i kerime geldi, yasaklandı. Hazret-i Peygamberin Ebu Talib’e dua ettiğini duyan bütün Eshab-ı kiram, küfr üzere, şirk üzere ölen babalarına, annelerine dua etmeye gittiler. Allaha, Peygambere inanmayanlara, şirk üzere ölenlere dua etmeyin, diye âyet-i kerime geldi. Ondan sonra kestiler.



Âb-ı Hayat – 4407

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr