ali zeki osmanağaoğlu
Büyükler buyurdular ki;
Abdülhakîm Efendi hazretleri anlatmışlar “kuddise sirruh”, mübarek Hocamız naklettiler; Bir kumandan varmış. İsmi de İskendermiş. Mübarek bir insanmış, şeyhmiş. Savaştan dönerken önüne orman çıkmış. Buyurmuş ki; bu ormandan geçmek zorundayız. Tam ormana giriyorlar, her taraf zifiri karanlık. Kumandan önde, atı beyaz, ondan fark ediliyor. Emir veriyor askerlerine. Diyor ki; herkes yerden taş toplasın. Bazıları dediler ki; bu, kumadanın emridir, birkaç taş alalım. Bazıları dediler ki; taş almanın ne lüzümu var deyip attan inmediler. Bazıları, biz bu zâta inandık, vardır bir hikmeti deyip attan inerek heybelerini doldurdular. Güneş açılınca bir baktılar ki, her bir taş pırlanta. Paha biçilmez derecede büyük, kıymetli. Hiç almayanlar, keşke iki üç tane alsaydım bari, diyorlar. Az alanlar diyorlar ki; attan indik, bu kadar az almasaydık. O çok alanlar, Allahtan kork, madem bu kadar akıl ettiniz keşke ceplerimizi de doldursaydık. İki büklüm olsaydık, diyorlar. İşte Mübarek Hocamız buyuruyorlar ki; âhirete giden herkes pişman olacaktır. Cennette çok dereceler var tabii. Din kardeşini daha iyi mevkide gören, keşke bunun kadar dine hizmet etseydim, diyecek.
Fî emanillah
Âb-ı Hayat – 4354 (Cuma’nız Mübarek Olsun)