Birgün Şâh-ı Nakşibend hazretleri “kuddise sirruh” oturuyorlar, bakıyorlar ki, inanılmaz bir nûr iniyor. Allah Allah, o yere gidiyor bir bakıyor ki, iki talebesi güreş tutuyor. Onların arasındaki sevgi ve muhabbetten, üzerlerine nûr yağıyor. Neden? İki kardeş, aynı hocanın talebesi; birbirini sevdiği için. Velhasıl, Allahü teala kurtarmak istediği kullarını, bir kurtarıcıya teslim eder. Çünki o olmazsa, olmaz. Ama Mektûbât’ta gene buyuruluyor ki; En talihsiz insan; noksan, kötü, kendini mürşid diye tanıtan birine teslim olandır. Çünki semmi katildir (öldürücü zehirdir). Çünki onunla görüşmek, kalbi öldürür. Çünki nâkıstan kâmil olmaz. Onun için, en büyük şans, böyle bir mübarek zâta rastlayıp, Onun himmetiyle, Onun şefaatiyle, dünyayla yaşayabildiğin kadar yaşayıp, sonra ölünce o mübarek zâtın, hoş geldin demesidir. İnsan gurbete gittiği zaman, bir el arar.
Âb-ı Hayat – 4345