Allah yolunda atılan adımlardan hiç endişe duymayın, mutlak olarak Allah indinde kabuldür ve makbûldür. Çünki Mübarek Hocamız sûre-i Mâideyi, altıncı cüzü okuyorlardı, orada öyle anlattılar. Efendim, Allahü teala Âdem ‘aleyhisselama’, Hâbil ile Kâbil birer kurban kessinler, diye emir verdi. Hâbil kesti, Allahü teala kabul etti. Kâbil kesti, kabul etmedi. O da, neden benim kurbanım kabul olmadı diye feryat etti. Yine Allahü teala Kur’ân-ı kerîmde bildiriyor efendim. Allah ‘celle celalühü’, Allah rızası için yapılan hizmetleri ve ibadetleri kabul eder, buyurdular. Hâbil Allah için kesti; Kâbil’in aklına bile gelmedi. Cenab-ı Hak niye kabul etsin? İnsan hediye vereceği kişiyi tanır, bilir, ona verir. Bu, nereye gittiği belli değil. Elinde bir şey var ama emri verenle alakası yok. Onun için, kabul ve makbûl değil. O halde, ibadetin asıl makbûlü, Rabbimizin rızası için yapılandır. Ama insanları memnun etmek, insanları sevindirmek, Allahü tealayı unutarak, insanların gönlünü almak için yapılanların hiç birisinin faydası yoktur. Onun için, arkadaşlarımız hazır fırsat. Allahü teala bu imanı, bu hizmeti, bu arkadaşlarımızı nasip etmiş. Bunlar müstesna nimettir.
Âb-ı Hayat – 4332