Mübarek Hocamız bir sohbetlerinde buyurdular ki; Efendim, kalbin dünya sevgisinden, dünya bağlarından, dünya muhabbetinden tasfiyesi, yani temizlenmesi lazımdır. Bu, vaciptir. Kalbin temizliği için uğraşmak lazım; çünki vacip. Bunun birkaç yolu var. Bir tanesi, bir tarikata girmektir. Ama tarikata girmek müstehaptır. Farz değil, vacip değil. Kaldı ki, zaten yüz sen evvel bu defter kapanmış. Yani kim böyle bir kelimeden, böyle bir şeyden bahsederse, yüzelli kilometre uzağa kaçın. Olmaz öyle şey! Çünki kendileri buyuruyorlar; Artık yeryüzünde bu konu kapanmıştır. Peki ama kalbin tasfiyesi lazım. Kardeşim, İslâm Ahlâkı kitabını okumak, farzdır. İslâm Ahlâkı kitabını okuyan, oradaki kalp hastalıklarını öğrenen, hele hele onları hazm eden… İşte kalbin tasfiyesi budur efendim, buyurdular. Dolayısıyla, ihlâs elde etmek için, samimi olmak için, Allah rızası için yapmak için, kalbin temizliği şarttır. Mesela namaz kılmak, Kur’ân-ı kerim okumak, arkadaşlarla bir araya gelip sohbet etmek, bunların hepsi netice itibariyle kalbin temizliği, tasfiyesi içindir. Kalp eğer bu bağlardan kurtulursa, hiçbir şeyle uğraşmadan, durduğu yerde zikr etmeye başlar, buyurdular. Niye? Çünki boş durmaz ki. İçindeki su çıkarsa, o şişenin içine hava girecek. Onun için, esas zor olan, temizlik hareketidir. Temizlik için de, nefsin tezkiyesi lazım, buyuruyorlar. Bu kelimeler kitaplarımızda çok geçiyor. Nefsin tezkiyesi de, onun isteklerine fren koymak, onun isteklerini durdurmaktır. Çünki nefsi istemek, gıdam haramdır, demektir.
Âb-ı Hayat – 4329