Birgün mübarek Hocamız “Allah rahmet eylesin” buyurdular ki, içimde bir ukte var, atamıyorum. Benim başıma gelen sizin başınıza gelmesin. Fatih’teki evi yaptırırken, her şeyi içinde pazarlık yaparak, 20 bin liraya taşeronla anlaştık ve sözleşmeyi yaptık. Ben de her defasında parayı veriyorum. Ev bitti, hiçbir alacak verecek kalmadı, bitti. Fakat bir hafta sonra bir işçi geldi. Dedi ki, Albayım, benim bu evde çalıştığım zamandan taşerondan 20 lira alacağım kaldı. Fakat bu aradaki usta benim 20 lira alacağımı vermedi. Dedim ki, tamam kardeşim, bizim borcumuz kalmadı, senin alacağın onda. Peki Albayım, sen bilirsin dedi gitti. O günden beri, keşke verseydim diyorum. Tamam, dinen ve dünya bakımından alacağı yok fakat içim rahat değil. Adam çalışmış çünkü. Öbürü zulmetti, keşke verseydim, kaç mislini verseydim, şimdi yok, nerede bulayım. Aman efendim, sizden, fazla isteyen olursa verin. Zaten hesaba dahilse verilmiştir, değilse, fazla ise zaten teraziye konacak. Ama öbür tarafa, benim çektiğim sıkıntıyla gitme, buyurdular.
Fî emanillah
Âb-ı Hayat – 4315