Âb-ı Hayat – 4270 (Cuma’nız Mübarek Olsun)


ali zeki osmanağaoğlu

Büyükler buyurdular ki;

Bir mübârek zât bir gün kabirden geçerken, yeşil sarıklı yeşil cübbeli çok mübârek bir zât kabrin başında bekliyormuş. Bu zât geçerken yanına gitmiş, selâm vermiş, sormuş hemen; dünya ehlinden misin, âhıret ehlinden misin? Âhıret ehlindenim. Hayırdır inşâallah, cenâb-ı Allah dedi ki, o kuluma git. Evet şimdi bana bir süâl sor, ama sadece bir süâl soracaksın ona göre. Cevabını verip gideceğim demiş. Tabii onun için geldi öbür taraftan. Sor ne istiyorsun. Peki soruyorum; herhalde Cennettesin. Elhamdulillah. Peki bu dereceye makama ne ile kavuştun? O mübârek zât dedi ki; Rabbim bana üç şeyle Cenneti nasîb etti. Bir; ben Rabbimin sevdiğini sevdim sevmediğini sevmedim. Kim Allahını sevdiyse ona kurban olayım, kim Rabbime yan gözle baktıysa ben yokum, hubbu fillah bugdu fillah. İki; Rabbimin emir ve yasaklarına elimden geldiği kadar uymaya riayet ettim, ne emrettiyse yapmaya çalıştım. Üç; baksana saçıma sakalıma bembeyaz, Rabbim, bu sakalımın, saçımın beyazlığına affetti demiş.. Bayezîd-i Bistâmî hazretleri kabre girdiği zaman melekler gelmiş, hesap soracağız demişler. Kime? Sana. Allah Allah. Cenâb-ı Allah buyuruyor ki, saçına sakalına ak düşmüş kuluma hesap sormaktan ben hayâ ederim. Rabbim diyor ki, ben hayâ ederim, sen gelmişsin bana hesap soracaksın, buyurmuş.

Fî emanillah



Âb-ı Hayat – 4270 (Cuma’nız Mübarek Olsun)

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr