Mübârek Hocamız buyurdular ki; insanlar üç sınıftır. Biri, hayvan gibidir. Peki onların özelliği ne? Benimki de benim, seninki de benim. Tavuk önündeki yemi yemiyor, karşıdakini yiyor. Köpekler, afedersiniz, kemik toplarlar, gömerler. Bir tane daha bulurlar, başka yere gömerler, bir tane daha bulur başka yere gömerler. Bu sefer nereye gömdüklerini unuturlar. Aç gözlüdürler çünkü. Hayvan sınıfı, benimki benim, seninki de benim. İşte bu çok kötü. Bir de insan sınıfı var, insan. Seninki senin, benimki benim. Bir de Müslüman var. Müslüman ne diyor; seninki senin, benimki de senin. Seninki senin tamam, al, benimki de senin olsun. Söylemesi kolay, yaşaması zor. Çünkü Mübârekler buyuruyorlar ki, insan şöyle yapar, böyle yapar, nefsini ıslah edebilir. Aç bırakır, riyazet çeker. Nefsi mutmain olabilir. İtaate gelebilir. Îmân edebilir. Nefs îmân ediyor ve rûhla beraber fersah fersah derece kazandırır. Ama Mektûbat’ta buyuruyor ki; ekber, yani en büyük cihad bu değil. Hani, küçük cihaddan geldik, büyük cihada gidiyoruz, buyuruluyor. Bu, nefsi ıslah etmek değil. Çünkü Cenâb-ı Peygamberde “sallallahü aleyhi ve sellem” nefs var mı? Eshâb-ı kirâmın hepsi evliya. Orada kastedilen cihad-ı ekber; huy. Adam huysuzsa mutlaka o huysuzluk bir gün evliya olsa gene çarpar, ya bir kalb kırar, yahut da birine bir hakaret eder, hepsi gider.
Âb-ı Hayat – 4255