Âb-ı Hayat – 4228 (Cuma’nız Mübarek Olsun)


ali zeki osmanağaoğlu

Büyükler buyurdular ki;

Mübarek Hocamız anlatıyorlar. Bir gece yatağa yattım. Öldüğümü düşündüm. Şimdi bana ne yaparlar dedim. Yıkarlar, kefene sararlar, tabuta koyarlar, cenaze namazımı kılarlar, kabre koyarlar. Kabre koyar koymaz orada ne kadar canlı, aneorabik bakteri vs varsa bana saldırırlar. Bu haldeyken şunu düşündüm. Kabre konulan birisi, ister imanlı olsun isterse imansız olsun bu canlıların insan vücudunu yerken hasıl edeceği acıyı duymazlar. Neden duymazlar. Birincisi, Peygamberimiz “aleyhissalatü vesselam”, müminin kabri Cennet bahçelerinden bir bahçedir buyuruyor. Cennet nimetlerine, o köşklere kavuşan, o büyüklere kavuşan, o aşk ve muhabbet karşısında paramparça yapılsa o acıyı hiç duymaz. Devamla buyurdular ki, Allahü teala, Peygamberimizin “aleyhissalatü vesselam” güzelliğini dünyadayken perdeler arkasında saklamıştır, tam güzelliği meydana çıkmamıştır. Abdülhakîm Efendi hazretleri de buyurmuşlar ki, o güzellik karşısında insanlar dayanamaz, çatlar, ölürlerdi. Çünkü Peygamberimiz “aleyhissalatü vesselam”, rahmetullahi alel âlemindir, yani insanların kurtulması için gönderilmiştir. Peygamberimiz “aleyhissalatü vesselam”, Yûsuf “aleyhisselam” kardeşim benim görünen güzelliğimden güzeldir, ama ben ondan farklıyım, buyurmuşlardır. Bakarsınız ve âşık olursunuz. O, bir kan sıcaklığıdır. Mübarek Hocamız buyurdular ki, işte müslimanlar vefat ederken cenab-ı peygamberin “aleyhissalatü vesselam” o perde arkasındaki tam güzelliğini göreceklerdir. Kâfirler de görecekler. Cenab-ı hak, Peygamber “aleyhissalatü vesselamı” tanıyor musunuz diye sorunca, müslümanlar evet tanıyorum diyecekler. Kâfirler orada da tanımıyorum diyecekler. Orada da inkâr var. Çünkü ebedi Cehennem, inkârın karşılığıdır. Mümin o güzelliği görünce, parmaklarını doğrayan kadınlar gibi kendisinden geçerler, bir nevi narkoz yemiş gibi olurlar. O halde bu böcekler ne kadar yerse yesin kabirdeki mümin acıyı duymaz. Gel de şimdi mübareklerin hakkını öde bakalım. Peki kâfirler niçin bu acıyı duymazlar? Peygamberimiz “aleyhissalatü vesselam”, kâfirlarin kabri Cehennem çukurundan bir çukurdur buyuruyorlar. Burada ateş doludur. Ateşin yaktığı yerin acısını çeken bilir. Çatır çatır yanarken, böcekler vücudunu yese ne yazar, duymaz ki. Bütün bunlar anlatılırken, unutmamamız gereken bir hususu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Evet annemiz babamız bizim dünyaya gelmemize sebep oldular ama biz bu nimete nasıl kavuştuk. Mübarek Hocamız, anneleri ve babaları uygun oldukları halde, Abdülhakîm Efendi hazretlerini görünceye kadar hakkı batıldan ayıramamışlar. Kavuştuktan sonra ne doğru ne yanlış hepsini ben Abdülhakîm Efendi hazretlerinden öğrendim, buyurmuşlardır. Velhasıl cenab-ı Hakkın verdiği nimetler ne kadar tekrarlanırsa cenab-ı Hak bundan o kadar razı olur. Kavuşulan nimetler her yerde her zaman anlatılmalıdır. Netice, büyüklere teslim olup kurtulmalı.

Fî emanillah



Âb-ı Hayat – 4228 (Cuma’nız Mübarek Olsun)

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr