ali zeki osmanağaoğlu
Büyükler buyurdular ki;
Bir mübarek zat varmış, cemaat ile namazları kılmışlar, derken bir kaç kişi daha gelmiş, onlar da namaza durmuşlar fakat bir tanesi eğilirken kalkarken takkesi düşmüş başından. Beyaz bir takkesi varmış, düşmüş. Hemen o mübarek zat almış takkesini, namazdakinin başına koymuş. Ve o talebe diyor ki; ondan sonra tek harf unutmadım, tek kelime unutmadım. O mübarek zatın başıma takkeyi koymasıyla hafızam açıldı, zekâm açıldı. Yani hep bakardım, bir defa daha kendiliğinden düşse de bir kere daha başıma koysa takkeyi diye. Olabilir, niye olmasın? Velhasıl, büyüklerin hali tabiî onlara mahsustur ama mübarek Hocamız buyurdular ki; onların isimlerini öğrenmek, onların varlığına inanmak, onların buyurduklarına inanmak bu zamanın en büyük kerametidir. Çünkü artık inanan kalmadı, dinleyen zatlar yok, buyurdular. Onun için bizler vallahi çok şanslıyız. Şimdi yemek yiyoruz, Allah razı olsun diyoruz. Çünkü Hocamız buyurdular ki; yediğim şu lokma Abdülhakîm Efendi Hazretleri’nin bereketidir. Çünkü Efendi Hazretlerini görmeseydim başka şey yerdim. Hepimiz öyle. Ayran içsek Cenab-ı Hakk’a hamd olsun çünkü eğer Mübarekleri görmeseydik ayran yerine başka şey içerdik. İşte irşad budur.
Fî emanillah
Âb-ı Hayat – 4214 (Cuma’nız Mübarek Olsun)