Âb-ı Hayat – 4194


Haccâc-ı Zâlim berbat bir adam, önüne geleni öldürüyor. Sağa bakanı öldürüyor, sola bakanı öldürüyor. Orada bir veziri varmış, ondan daha beter. Bir gün tantana ile etrafında dalkavuklar ile sallana sallana gidiyor. Bakmış orada bir derviş. Derviş demek, Allah adamı demektir. Yani Allahtan başka hiçbir şeyden korkmayan… İbrahim-i Edhem hazretleri bir kabir ziyaretine gideceği zaman, herkes elini ayağını tutmuş, gitmeyin efendim, orada büyük yılanlar, engerek yılanları var, demiş. O zehirli yılanların arasında türbeyi ziyaret etmiş. Uykusu gelmiş, yatmış. Engerek yılanları eğrelti otlarını ağızlarına almak sûretiyle gölgelik yapmışlar. Dolayısıyla, insan ne kadar Allaha itaat ederse, kulları da mahlûklar da ona o kadar itaat eder. İnsan Allahı ne kadar severse, Allahü tealanın yarattıkları da onu o kadar çok sever… O Allah adamı demiş ki; Ey Cehennemlik! Vezire bunu söylemek… Vezir durmuş, sen benim kim olduğumu biliyor musun, demiş. Derviş demiş ki; anlatabilir miyim efendim? Sen anne karnında bir böcektin, bu kadar bir şeydin. Her şeyiyle Allaha muhtaçsın. Çünki o yedirmese, o beslemezse orada ölürsün. Sonra, bu hale geldin. Elimde bir bıçak olsa, karnını bir yarsam, karnından iki kova leş çıkacak. Sen de bakamazsın. Sonra, öldüğün zaman seni mezara koyacaklar, yılanlar, köstebekler, fareler, ne kadar mahlûkat varsa, hepsi seni paramparça edecek. Sen feryat edeceksin, acziyetini ifade edeceksin, elin kıpırdayamayacak. Başta anne karnında bir yavru, şimdi bir leş torbası, ölünce de böceklere yem. İşte sen busun. Ne bu debdebe, kime fiyaka satıyorsun, demiş. Adam, Allah Allah, şimdiye kadar kimse bunu söyleyemedi, demiş. Peki efendim demiş, geri dönmüş. Tertemiz olmuş, mütevazı bir şekilde; Allah adamlarının sözlerinde Rabbani tesir vardır, demiş. Yani onlar kafaya değil, kalbe hitap ederler. Eğer kalp varsa tabi..



Âb-ı Hayat – 4194

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr