Âb-ı Hayat – 4144 (Cuma’nız Mübarek Olsun)


ali zeki osmanağaoğlu

Büyükler buyurdular ki;

Ya Rabbi, yediklerimizle, içtiklerimizle, senin dinine hizmet nasip eyle. Buyuruluyor ki; Min gayri havlin minna vel kuvveh. (Yemek duasından) Mübarek Hocamız buyurdular ki; Bu duayı okuyanın tepesinden tırnağına kadar günahları afv olur. Çünki burada bir itiraf var. Bu itirafta diyor ki; Min gayri havlin minna vela kuvveh. Ya Rabbi, şu rızkın önüme gelmesi için, benim hiçbir emeğim yok. Her şey önüme hazır geldi. Bunu tarlaya eken, yetiştiren, su veren, çapalayan, taşıyan kaç kişi.. Rıyadün Nasihin kitabında mübarek zât buyuyor ki; İnsanın yediği bir lokma yemekte, ekmekte, üçyüzaltmış kişinin hakkı vardır. O kadar bedavaya konuyoruz. Min gayri havlin minna vela kuvveh. Allahhüme at’imhüm kema at’amuna. Ya Rabbi, bu nimetlerin hazırlanması için, önüme gelmesi için emeği geçenlerin hepsine sen de Cennet nimetleri nasip et. Onun için, dua çok kıymetli, tabiiki kıymetli insanlara kıymetli şey yakışır. Min gayri havlin minna vela kuvveh. Bu itiraftır. Ya Rabbi, bu aciz kuluna binlerce insanın emeğiyle şu nimetleri, rızkı nasip ettin. İnşallah ben de bu mübarek rızkı, senin rızana uygun olarak harcarım diye niyet etmek lazımdır. Peki, üzerimizde bu kadar hakkı olanlar var. Bizim için çalışmışlar, uğraşmışlar. İnsanların rızkı için, insanların iyiliği için sen ne veriyorsun, diye sormazlar mı? İşte o suale verilecek cevap şudur: Mübarek Hocamız ‘kuddise sirruh’ yine buyuruyorlar ki; İyilik, çok çeşitli efendim. Yani, bir insana elli kuruş vermek de bir iyiliktir, yemek vermek de bir iyiliktir. Çünki, Allahü teala farzlardan sonra en çok sevabı, iyilik edenlere verir. Eshab-ı kiramdan birisi Peygamber efendimize ‘aleyhissalatü vesselam’ sormuş; ya Resûlallah, en büyük şeref nereye verilir? Mübarek ‘aleyhissalatü vesselam’ buyurmuş ki; Din kardeşine iyilik edene verilir. İşte mübarek Hocamız da buyuruyorlar ki; İyiliğin çok çeşitleri vardır. Azı var, çoğu var, daha çoğu var, en çoğu var. İyiliklerin en çoğu, insanları ateşte yanmaktan kurtarmaktır. Otuzbin tane bilmem ne versen, ev, araba, ne verirsen ver, buraya aittir. Ama ona bir hadis-i şerif öğretmek, yahut da bir sünnet-i senniyyeyi öğretmek, bir vacibi, bir farzı öğretmek, öğretilmesine sebep olmak, bir kitap vermek, onunla arkadaş olup evine gitmek, o sana gelse kaynaşmak; bu, farzlardan sonra Allahü tealanın en çok sevap verdiği bir ibadettir.



Âb-ı Hayat – 4144 (Cuma’nız Mübarek Olsun)

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr