Âb-ı Hayat – 4116 (Cuma’nız Mübarek Olsun)


ali zeki osmanağaoğlu

Büyükler buyurdular ki;

Ben bir şey söyleyeyim, siz de tekrarlayın. Ya Rabbi, vallahi, billahi, tallahi biz çok şanslıyız. Otururken, cenab-ı Peygamberin ‘aleyhissalatü vesselam’ ismine iyice dikkat ettim, aklıma bir şey geldi. Mûsa ‘aleyhisselam’ın zamanında çok fâsık, çok günahkâr bir vatandaş varmış. Tabii ki ölmüş. Ölünce bunun cenaze namazını dahi kılmamışlar, bir çöplüğe atmışlar. Ve Cenab-ı Allah Mûsa ‘aleyhisselam’a, benim bir dostum falan şehirde vefat etti. Onu çöpe attılar, git onu çıkar, cenazesini yıka, elinle teçhiz ve tekfinini yap, mezara koy, duasını da yap, demiş. Doğru o şehre gelmiş, araştırmış, tarif edilen yerde çöplükte bir gariban.. Tabii Mûsa ‘aleyhisselam’ gelince, herkes ayakta. Buyurmuş ki; Bunu hemen buradan çıkaralım. Çıkarmışlar. Derhal suyu ısıtın, ben kendim yıkayacağım, demiş. Peygamber! Yıkamışlar, kefenlemişler, mübarek, cenaze namazını kıldırmış. Kim kıldırıyor? Peygamber ‘aleyhisselam’, ulûl-azm Peygamber. Defnetmişler, duasını yapmış. Bütün millet hayran olmuş. Ne hikmeti var, demişler. Buyurmuş ki; Şimdi hanımına gidelim, soralım. Ben bilmiyorum. Ben, Rabbimin emrini yerine getirdim. Bunun hikmetini herhalde hanımı bilir. Eve gitmişler, hatun anlat, kocanın ne gibi amelleri vardı, demiş. Hanımı, efendim, millet bunun nasıl ameli olduğunu biliyor. İcraatlarından belli. Kötü bir adam diye, bozuk bir adam diye, çöpe attılar, demiş. Mûsa ‘aleyhisselam’, sen onu bırak. O, insanların bakış açısı. Rabbim bunda ne gördü ki, ben peygamberim, beni ta falan yerden buraya gönderdi, cenazesini kaldırttı. Bunun mutlaka bir hikmeti olması lazım. Allahü teala abes olarak bir şey yapmaz ve yaratmaz. Bir hikmeti vardır. Düşün ve söyle, demiş. Hanımı, benim kocam bir gün Tevrat okuyordu. Tevrat okurken Muhammed diye bir isim geçti, o da kalktı, eğildi, o ismi bir kere öptü. Ya Rabbi, kimse bu, kurban olayım bu isme. Sen ki, O’nun ismini Tevratta yazmışsın dedi, demiş. Mûsa ‘aleyhisselam’ da, tamam, başka bir şey söylemene gerek kalmadı. Onun ismine bu saygıyı gösterene, Rabbimin emrini ben yerine getirdim. Ya cismine, demiş. Bu, ismine saygı. Onun için, cenab-ı Hak kendi zâtına, şahsına yapılanları afv eder; ama Habibine yapılanları afv etmez. Allah korusun, o felakettir. Çünki bugün hapishaneler, karakollar, her şey, sevgilime dokundun, ona laf attın, hadi çek bıçağı… Bu, Allahın sevgilisidir ‘aleyhissalatü vesselam’.

Fî emanillah



Âb-ı Hayat – 4116 (Cuma’nız Mübarek Olsun)

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr