Bayezid-i Bistami hazretleri ‘kuddise sirruh’ yolda giderken bir taş görmüş. Allah Allah, bu nasıl taş demiş, almış, taşın üzerinde bir yazı. Taşın arkasını çevir de yazıyı oku! Taşı çevirmiş, orada yazıyor; Sen bildiğinle amel etmedikten sonra, neden yeni şeyler öğrenmeye kalkışıyorsun? Bu memlekette bugüne kadar neler söylenmedi, neler yazılmadı ki? Hani bunların hepsi? İnsan bir ağaç dikerse, bunun meyvesini almak için diker. İnsan bir ev yaparsa, içinde oturup dinlenmek için yapar. Bir işe başladık mı, bunun sonunu en iyi şekilde getirmeliyiz. Bizde yarıda bırakmak yoktur. Cenab-ı Hakkın bu kadar ihsanları, bu kadar nimetleri karşısında dalgın dalgın uyumanın zamanı değil. Beğenip beğenmemek işiniz değil, iş, emre itaat edilme işidir. Abone artırmaya devam, kitapları satmaya devam, cenab-ı Hakkın ihsan ettiği bu vazifeyi sonuna kadar yapmaya devam. Aksi halde, bunun kıymetini bilmezsek, bu bir yağmurdur, rahmet bulutudur, Allahü teala alır, başka yere verir. Ondan sonra herkes kendi dükkanını açar. Burada (İhlâs’da) her nefes yüzbin misli ile bereketlidir, şifalıdır. Ondan sonra kendi başına kaldığın zaman, bey ve şir’ayı otuz kere okuman lazım! Hiç olmazsa burada çok daha rahat hareket edebiliyoruz. Ama kendi başımıza kaldığımız zaman, çok sıkıntı çekeriz.
Âb-ı Hayat – 4031