Bir gün Mübârek Hocamız buyurdular ki; Efendim, Allahü teâlâ bu hizmetlerden dolayı bir nimet verirse, mesela inşâallah Cennet nimetini verirse, kapıdan içeriye ayağımı atarım, ama ikinci ayağımı koymam, buyurdular. Mahşere dönerim, derim ki, yâ Rabbi, bu hizmetleri ben tek başıma yapmadım, dünyada arkadaşlarım vardı, kardeşlerim vardı, onların hepsini alırım, buyurdular. Mesela, Enver’i alacağım buyurdular. Allah… Bu ismi taşıyanlara müjdeler olsun. Ondan sonra, korku var ya hepimizde, dedim ki, iyi maşâallah, hani insanoğlu bu, hacda bile iki dakika ayrı kalsa, bir daha bul, bulabilir misin? Ya dedim mahşerde bir dalgınlığa gelip de bazıları kaybolursa, onların hâli ne olacak? İyi sordum değil mi? Sağlama bağlamak lâzım çünkü, neme lâzım! Hocamız buyurdular ki, kardeşim, insanların işi karışık olur. Ama Allahü teâlânın işleri muntazamdır, buyurdular. Orada herkes sevdikleriyle beraber, kümeler halinde olacak. Hiç karışıklık olmaz buyurdular. Yeter ki kalbinde taşıdığı net, kalbi belli olsun. Aynı, mıknatısın metal parçalarını çektiği gibi hepsi bir araya gelir, hiçbir tane noksan olmaz, kaybolan olmaz efendim, buyurdular.
Âb-ı Hayat – 3964