Âb-ı Hayat – 3943


Mübarekler anlattılar; Şâh-ı Nakşibend hazretleri altıyüz-yediyüz sene evvel açmış ellerini, ya Rabbi, ne olacak bu gençlerin hali? Bunlar başka şeylerle uğraşıyorlar. Bunlar yoldan çıktı. Allahım, bana bir şey ver ki, bu insanlara, bu gençlere faydalı olayım diye, günlerce dua etmiş. Bir insanın ilmen bilmesi başka, bir de aynül yakin görmesi başkadır. Onlar Cenneti Cehennemi görür gibi oluyorlar, belki de görüyorlar. Oradaki ateşi görünce, ciğerleri parçalanıyor. Nitekim, Allahü teala Peygamberimiz için, göğsünü paralayacak şekilde kendini harap etme, diyor. Çünki mübarek diyor k; Bir kere bana inanın, şu ateşte yanmaktan kurtulun. Çünki ateşi görüyor. Allahü teala, hidayet benim elimde. Ben dilediğimi müslüman yaparım, buyuruyor. İşte düşünün, Allahü teala bu arkadaşlarımıza, hepimize, bu imanı nasip etti. Ve duası kabul oldu efendim, buyurdular. Dua şu; Kim bu büyükleri severse, kalbinden dünya sevgisi çıkar. Kim bu büyükleri severse, Allahü teala onun kalbinden dünya sevgisini çıkarsın. Dünya çıktı mı, zaten âhiret girecektir. Çünki dünya sevgisinden kurtulmanın hiçbir yolu yoktur. Seksenbin rekat namaz kılsan, o kalpteki sevgi çıkmaz. Onun çıkması için, birinin çıkartması lazımdır. İşte ancak ve yalnız, kalbinde dünya sevgisi olmayan birinin nazarıyla bu çıkar. Tam İlmihaldeki büyük zâtlar, böyle seçilmiş insanlardır. Kelamları böyle olduğu için, Onların hitap ettiği yer, insanın beyni değil, kalbidir. Yani başka kitapları okuyacağına, Tam İlmihalin Atom Bahsini okusa, kurtulur, feyz alır. Çünki satırları arasındayım, buyuruyorlar. Burada maksat, kalbi temizlemektir. Kalp var; ama hasta. İlacı da Onlar.



Âb-ı Hayat – 3943

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr