Âb-ı Hayat – 3925


Bir gün mübarek Hocamız sordular; Efendim, kâffe-i ehli imanın ervahına denilse bu herkesin ruhuna gider mi? Gider, buyurdular. Peki isim saymaya ne gerek var? Çünkü Cuma günleri mübarekler bir hatim duası yapıyordu, bir veya bir buçuk saat ne kadar isim varsa hepsini sayıyordu. O güne kadar vefat eden ehibbanın isimleri, amca, teyze, torun, o güne kadar vefat eden bütün arkadaşların tek tek isimleri zikrediliyordu. Bir gün arkadaşlardan birisi cesaret edip hocamıza bu durumu sual etmişti. Efendim kâffe-i ehli imanın ervahına denilse bu sevaplar bütün müslümanlara gider mi? Gider efendim buyurdular. Peki neden tek tek isimlerini sayıyoruz? Fark nedir? Buyurdular ki; Efendim, ismen sayıldığı vakit, o hediye edilen hatim, fatiha her ne varsa altın tabaklar içerisinde mevtaya verilirken, bunu sana şu kişi gönderdi derler. Kâffe-i ehli imanın ervahına denilince kim göndermişse onun ismi bildirilmez. Büyük bir zat ismen gönderilen bu sevapların kimden geldiğini bilirse o da ona dua eder. Bir fincanın kırk yıl hatırı vardır. Sen o büyük zata gönderme, ondan sonra da sen ondan bekle. Olmaz böyle bir şey kardeşim. Elimizdeki fırsatı kaçırmayalım, ismen gönderelim.





Âb-ı Hayat – 3925

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr