Eshâb-ı kirâmı çok seviyoruz; cenab-ı Peygamberin “aleyhissalatü vesselam” talebeleri oldukları için. Her şey Allah için sevilir, Allah için sevilmez. Allahü tealaya kavuşturacak varlıkları yok sayamayız. Çünki ilkler olmazsa, ikinciler olmaz. Onlar bize anlatmasa, biz kime anlatacağız? Allahü tealanın kendisine giden yollardan, diğer peygamberler dahil, bir kapı açıktır, o da Muhammed ‘aleyhisselam”dır. Onun kalbinden geçen, öbür tarafa gider. Onun kalbini feth etmeyen, Onun kalbinden giremeyen, Cennete giremez. Peki, Onun kalbi nerede? Onun vekilinde. Çünki Onların hepsi aynıdır. Mübarekler bir misal vermişler; en son aynada gene aynıdır. Fark yoktur. Zaten Nakşibendi yolunun aslı esası, sünneti ihya ve bid’ate savaş açmaktır. Yani cenab-ı Peygamberin kalbinden, mübarek ağzından çıkan dini korumak, içine bir şey sokmamak veya içeriden bir şey kaçırmamak. Ne kadar sağlam bir yol! Yani öyle bir boru döşemişler ki, bunun içine bir şey sokmayız, bundan bir damla su kaçırmayız.
Âb-ı Hayat – 3922