Âb-ı Hayat – 3885 (Cuma’nız Mübarek Olsun Efendim)


Allahü tealaya emanet olunuz efendim

ali zeki osmanağaoğlu

Büyükler buyurdular ki;

Çok zeki bir adam varmış. Oğluna demiş ki; Bak oğlum, ben ölüyorum. Zaten bir oğlumsun, malım mülküm her şeyim senin. Bir çift çorap çıkarmış, ben bu çorapları giye giye bütün işlerim rast gitti. Bana hep uğur getirdi. Öldüğüm zaman beni yıkayacaklar, bu çorapları bana giydir, bakarsın orada da işim rast gelir. Eğer bu çorabı giydirmezlerse, bu mektubu hocaya ver, demiş, bir de mektup vermiş. Adam ölmüş, teneşir tahtasına koymuşlar, yıkamışlar, tam kefene sarılacak, oğlu; bir dakika. Babamın vasiyeti var. Biliyorsunuz kendisi tüccardı. Benim bütün işlerim bu çoraplar sayesinde evvel Allah hep rast gitti. Bunu giydim mi çok para kazanıyordum. Sana da çok büyük servet bırakacağım. Ne olur, ben öldüğüm zaman bu çorapları ayağıma giydir. Sana vasiyetimdir, bakarsın kabirde de işime yarar, dedi, demiş. Hoca efendi, islamiyetin bozulduğu yerde vasiyet olmaz. Dinimiz ne ise, onu yapacağız. Vefat eden bir kimseye kefenden başka bir şey verilmez, al götür şu çorapları, demiş. O da, o zaman buyurun mektubu demiş. Mektup; oğlum, bak görüyorsun, dünyada çok mal-mülk, servet sahibi oldum. Fakat hepsi dünyada kaldı. Bir çift eski çorap yanımda götüremiyorum. Günah değil mi bana? O da biliyor çorapların verilmeyeceğini, maksadı oğluna nasihat vermek. Bak oğlum, bu kadar çalıştım, çırpındım, uğraştım, en sonunda giderken yanıma bir çift eski çorap alayım dedim, ona bile izin vermediler. Ne olur, benim düştüğüm kuyuya sen düşme; ye, yedir, ne yaparsan yap, demiş.



Âb-ı Hayat – 3885 (Cuma’nız Mübarek Olsun Efendim)

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr