Âb-ı Hayat – 3869


İmam-ı Rabbani hazretlerinin peş peşe iki tane arslan gibi, delikanlı oğlu vefat etti. Başsağlığı dileyip, üzüntülerini ifade etmişler. O da demiş ki; İnsanız, insan üzülebilir ama, cenab-ı Hakkın gönderdiklerine karşı ne diyebiliriz? Hazret-i Peygamberin ‘aleyhisssalatü vesselam’ Enes bin Malik diye bir hizmetçisi vardı. O zaman çok salgın hastalıklar vardı, bir günde seksenüç evladı öldü. Velhasıl, eğer bu dünyaya sahiplenmiş olarak yaşamazsak, mutlu olarak yaşarız. Her el attığımız şeye benim dediğimiz anda, derd-ü bela, felaket gelir. Çünki cenab-ı Hakkın verdiği emanete sahip çıkmamalıdır. Yedirmezler! Yani vermezler. Eshab-ı kiramdan biri savaştan dönmüş, hanımına, çocuklar nerede demiş. O da, yorgun argın gelmiş morali bozulmasın, çökmesin diye, uyuyorlar demiş. Halbuki, ikisi de o gün ölmüş. Sonra, efendim, bugün çok üzücü bir hadise oldu. Komşudan dün bir tencere istedim. Yemek pişirdim, kaç defa kapıya geldi, komşu tencere bana lazım, ver geriye dedi. Ben de neden bu kadar çabuk istiyorlar diye üzüldüm ama, ne yapayım, demiş. O da, ne yapacaksın? Madem emanet aldın, geriye vermen lazım, demiş. Ondan sonra anlamış.



Âb-ı Hayat – 3869

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr