Âb-ı Hayat – 3866


Sabahleyin kendi kendime onu düşündüm. Geldik, gidiyoruz. Eğer namaz kılmasaydık, o geçen ömrümüzün bu kadar günleri ne yazacaktı? Ne olacaktı? Sabah oturuyorsun, yemek yiyorsun, yatıyorsun, namaz kılıyorsun, yatıyorsun, yemek yiyorsun. Namaz yok mesela, senin hayvandan ne farkın olur? Onun için, namaz var hayat var, namaz yok gık! Peygamberimize ‘aleyhissalatü vesselam’ sordular, ya Resûlallah Allah indinde en makbûl ibadet nedir, dediler. Mübarek buyurdu ki; Cihattır. Gene geldiler, ya Resûlallah, Allah indinde en makbûl ibadet nedir, dediler. Kelime-i tevhid söylemektir, buyurdu. Çok miktarda! Başkaları tekrar geldi, ya Resûlallah, Allah indinde en makbûl ibadet hangisidir, dediler; Namaz kılmaktır, buyurdu. Şimdi, İslam âlimleri diyorlar ki; Hazret-i Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ aynı suale neden böyle ayrı cevaplar verdi? Çünki her ibadet, bulunduğu zamanın şartlarına göre değerlendirilir. Eğer İslamiyet yeni neşr ediliyorsa, İslamiyetin anlatılmaya ihtiyacı varsa, şüphesiz ki Allahü tealanın dinini yaymak, Allah indinde en makbûl sevaptır. Şimdi de olduğu gibi.



Âb-ı Hayat – 3866

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr