Din bilgilerinde âlim olmayan kimse, bid’at sahipleri ile münakaşa etmemeli ve görüşmemelidir.
Sual: Bazı kimseler, “İsyan eden, günah işleyenlere ses çıkarmamalı, kimseye karışmamalı” diyor. Bu sözün doğruluk payı var mıdır?
Cevap: Bu konuda Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri Gunyet-üt-tâlibîn kitabında, emr-i ma’rufu anlatırken;
“Bir kimse, bir günah işleyeni görüp de menedince, kendine zarar gelme ihtimali bulunduğu zaman, acaba menetmesi caiz olur mu? Elbette olur, hatta çok kıymetli olur. Allahü teâlâ için cihad etmek gibi sevap verilir. Hele zalimlerin elinden mazlumu kurtarmak ve memleketi küfür kapladığı bir zamanda imanı açığa çıkarmak için olunca, böyle zamanlarda, nehy-i münker yapılmasını âlimler söylüyor” buyuruyor.
Evliyanın büyükleri, sofiyyenin imamları, emr-i ma’rûfu ve nehy-i münkeri terk edici olsalardı, kitaplarında bunları yazarlar mı ve bu derece mübalağa ederler mi idi? Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri buyuruyor ki:
“Kur’ân-ı kerime, hadis-i şeriflere ve akla uygun şeylere Ma’rûf, bunlara uymayan şeylere Münker denir.” Hadîkada buyuruluyor ki:
“Nass ile ve müctehidlerin söz birliği ile yasak edilen şeylere Münker denir. Bunlar da iki kısımdır:
Birinci kısm ma’rûf ve münkerler meydanda olup, âlim olan ve olmayan bunları bilir. Beş vakit namaz kılmak, ramazan ayında oruç tutmak, zekât vermek, hac etmek gibi şeylerin farz olduğu Ma’rûf ve zina, alkollü içkilerin içilmesi, hırsızlık, yankesicilik, faiz alıp vermek, başkasının malını gasbetmek ve bunlar gibi şeylerin haram olduğu ‘Münker’dir. Bunları her müminin emir ve nehyetmesi lazımdır.
İkinci kısmı, yalnız âlimler bilir. Allahü teâlâ için, ne gibi şeylere ve nasıl inanmak lazım olduğu gibi. Bu kısımda olanları, âlimler emir ve nehyeder. Eğer bir âlim, bunları bildirdi ise, âlim olmayanın da, gücü yeterse, bildirmesi caiz olur. Her müminin Ehl-i sünnet itikâdına yapışması, bozuk imandan, yani dalaletten kaçınması lazımdır.”
Din bilgilerinde âlim olmayan kimse, bid’at sahipleri ile münakaşa etmemeli, onlardan uzaklaşmalı, görüşmemelidir. İtikatları bozuk olduğu için, onları sevmemeyi ibadet bilmelidir. Resulullah efendimiz bir hadis-i şerefte;
(İmanında veya ibadetinde bid’at, bozukluk bulunan bir kimseye, Allah için sert bakanın kalbini, Allahü teâlâ imanla doldurur ve korkudan korur) buyurdu.