İmanın alameti; hubb-i fillah ve buğd-ı fillahdır. Yani Allah için sevmek Allah için sevmemektir.
Sual: Bir kimsede imanın var olup olmadığı ne ile ve nasıl anlaşılır?
Cevap: İmanın şartı altıdır, bunlar inanılacak şeylerdir. Amentüdeki altı şeye inanmak, imandır. İmanın bunlardan da önce gelen asıl iki şartı ise gayba iman ve hubb-i fillah, buğd-ı fillahtır. İmanın, bir müminde var olması bu iki şarta bağlıdır:
Birincisi, gayba imandır ki, görmeden, kendi aklına, bilgisine danışmadan inanmaktır. Gayba iman esastır ve gayba iman etmek lazımdır. Çünkü dünyânın ve ahıretin bütün saadetleri, görmeden inanmaya bağlıdır. Can, rûh boğaza gelmeden önce iman etmiş olmalıdır. Can boğaza gelince, ahıretin bütün halleri gösterilir. O zaman bütün kâfirler iman etmek isterler. Hâlbuki imanın gaybî olması lazımdır. Görmeden inanmalıdır. Görülen şeye iman edilmiş olmaz. Fakat bu anda, müminlerin tövbesi kabul olunur.
İkincisi, hubb-i fillah ve buğd-ı fillahtır. Bu iki şart yoksa, Amentüde bildirilen altı şarta bir kimse inansa da mümin olamaz. Hubb-i fillah; Allah için sevmek, buğd-ı fillah ise, Allahü teâlâ için sevmemektir. İmanın alameti; hubb-i fillah ve buğd-ı fillahdır. Bir hadîs-i şerîfte;
(Allahü teâlânın bazı kulları vardır. Bunlar, Peygamber değildir. Peygamberler ve şehitler, kıyamet günü bunlara imrenirler. Bunlar, birbirini tanımıyan, uzak yerlerde yaşayan, Allah için birbirini seven müminlerdir) buyuruldu.
Allahü teâlânın en çok sevdiği ibadet, hubb-i fillah ve buğd-ı fillahtır ve imanın alametidir. İbadetlerin en üstünü olduğu bildirilen hubb-i fillah ve buğd-ı fillah da bu demektir. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(İmanın temeli ve en kuvvetli alameti, Müslümanları sevmek ve Müslümanlara düşmanlık edenleri sevmemektir.) Cenab-ı Hak, İsa aleyhisselama vahyderek;
(Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlukların ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz) buyurmuştur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, bir Peygambere vahyetti ki, falan abide söyle; dünyada zühd ederek, nefsini rahata kavuşturdun ve kendini kıymetlendirdin. Benim için ne yaptın? Abid; ya Rabbî! Senin için ne yapılır? deyince Allahü teâlâ; düşmanıma, benim için düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi? buyurdu.)