Âb-ı Hayat – 4253


Hocamızın hayatta en hassas oldukları şey: 1- Uydurukça kelimeye dehşet karşıydılar, refüze diyorlar ya hani, ret. Allah muhafaza etsin. Fransızca kullanın buyurdular, İngilizce olur, ama uydurukça olmaz. 2- Saygı ve edebe son derece riayet ediyorlardı.

Bir bayram günü Hasan Saçan abinin evine sohbete gittik. Mübarekler feyzden bahsettiler. Büyüklerin kalbinden feyz gelir efendim, evliyanın kabrinden feyz alınır, buyurdular. Hasan Saçan abi kalktı, efendim, bu feyz nasıl bir şey? Ben mesela feyz alıyor muyum, almıyor muyum, nereden bileceğim? dedi. Eyvah dedik, Hasan abi ne ettin yahu. Ama çok güzel bir soru. Hepimizin buna ihtiyacı var. Mübârek Hocamız cevap buyurdular; kardeşim, eğer kalbinize feyz geliyorsa, bütün dünyayı, her şeyi resim gibi görürsünüz, ha varmış, ha yokmuş, buyurdular. Eğer o feyz yoksa, her şey size diken gibi batar, buyurdular. Öyle ya, şimdi âşık olan bir insan, büyüklere aşkı var, Peygambere aşkı var, Allaha aşkı var. Ne görür, hiçbir şey görmez, sadece güzel şeyler görür. Eğer bunda nasibi yoksa, “Yahu Kâmil abi gözlüğün ters duruyor, kaldır…” yani böyle der, yani ufak bir şeye bahane bulur. Onun için, sevgi kar gibidir, kar nasıl bütün pislikleri örter, çöpleri göstermez, mis gibidir. Ondan sonra işte muhabbet elde etmek için de Mektûbatı çok okumak lâzım, büyüklerin hayatını çok okumak lâzım, arkadaşlarımızı çok sevmek lâzım. Çünkü kaybettiğimiz şey; sevgi. Çok şey öğrenebiliriz. Şeytan da çok şey öğrendi ama öğrendikleri ile beraber Cehennemin dibine gitti. Neden? İhlâsı yoktu çünkü.





Âb-ı Hayat – 4253

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr