Âb-ı Hayat – 4181


Dünyada en zor iş, insanları aynı hedefe yöneltebilmektir. İnsan karakter itibariyle, yapı itibariyle, evvela kendisine tâbidir. Ne demek o? Aklını beğenir, mesleğini beğenir. Siz bütün bu beğendiklerini bir tarafa, çöpe atacaksınız, sen şimdi Allahın beğendiği yere dön bakalım, diyeceksiniz. En zor iş budur. Bir ordunun başarısı, bir şirketin başarısı, evin içinde bir ailenin başarısı, hep ortak hedefledir. Ne demek bu? Cenab-ı Peygamberin ‘aleyhissalatü vesselam’ buyurduğu gibi, yek cihet, yek yürek, yek vücut, yek kalp olma zamanıdır. Kolay elde edilir mi? Netice: Hocamızın büyüklüğü bu. Eğer Onlar, o hedefi vermeselerdi, hizmetleriyle, dualarıyla bizi oraya yöneltmeselerdi, hepimiz ayrı yerlerdeydik. Dolayısıyla, o büyüklerin vefatı, bir odadan bir odaya geçmek gibidir. Onlar ölmez, ruh ölmez. Hatta vefatlarından sonra himmet ve duaları, hayattakinden daha fazla olur. Yeter ki biz onların izini takip edelim, yeter ki onlar bizden razı olmaya devam etsinler. Razı oldukları müddetçe, bize himmet ve hizmet, hepsini yaparlar. Onun için, bizim bu yolda kişiye özel, şahsa özel yoktur. Sen-ben yok, biz varız. Ama hepimizin muhtaç olduğu bir kaynak var, o kaynak da Abdülhakîm Efendi hazretlerinden, o da imam-ı Rabbani hazretlerinden, böyle müteselsilen almışlar. Şadırvan var, git oradan su iç.



Âb-ı Hayat – 4181

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr