Büyük âlim, velî ve mücâhit İbrâhim bin Şehriyâr hazretleri, “Kâzerûnî” ismiyle meşhur oldu.
Cömert bir zâttı.
Kerem sâhibiydi.
Misâfirperverdi.
Maddî yönden zayıftı.
Babası, ona;
“Oğlum! Sen fakîrsin, gelen misâfirleri ağırlamaya gücün yok. Bunda acz içine düşmeyesin” dedi.
Kâzerûnî onu dinledi.
Ama cevap vermedi.
Derken ramazan geldi.
Cömertliğiyle tanınmış olduğundan bir gün kalabalık bir misâfir topluluğu geldi evine.
Ancak mübârek zâtın evinde ikrâm edecek bir şey yoktu.
“Ne yapsam?” diye düşündü.
O anda biri gelip;
“Lütfen bunu alın” dedi.
“O nedir?” deyince de;
“Ekmek, muz ve incir. Misâfirlere ikrâm edersiniz” deyip geri gitti.
Hâlbuki o kimseyi tanımıyordu.
Babası bunu gördü.
Ve oğluna;
“Gücün yettiği kadar insanlara ikrâm et, korkma, Hak teâlâ seni yalnız bırakmaz” deyip memnûniyetini bildirdi.
● ● ●
Bir gün, bu velî zâta;
“Efendim, Allahü teâlânın sevdiği kullar nasıl olur?” diye sordular.
Büyük zât cevâben;
“Hâdiselerin değişmesi, onların ahlâklarını değiştirmez. Başkalarının ayıplarına bakmaz, dâima kendi ayıp ve kusurlarını görürler. Kendilerini hiçbir Müslümandan üstün bilmez, hepsini kendinden üstün görürler” buyurdu.