Yahûdilerin ihânetleri -19-
Osmanlı padişahlarının otuzdördüncüsü ve en yükseklerinden olan Sultan İkinci Abdülhamîd Hân’ın, İslâmiyete hizmetleri saymakla bitirilemez…
Sultân Abdülhamîd Hân, devleti, milleti, otuz üç sene, Allahü teâlânın emirlerine göre, adâletle idâre etti. Millet, sulh, bolluk, ucuzluk, rahat ve huzur içinde yaşadı. Bilgili, temiz bir gençlik yetiştirdi. Haksızlığın, kötülüğün, ahlâksızlığın kökünü kazıdı. Bu yüzden bazı kimselerin hedefi oldu. Yıllarca kötülendi. İftirâlara uğradı. Sonra gelen gençliğe, büsbütün yanlış olarak tanıtıldı…
***
Merkezi Selânik’te bulunan Üçüncü Ordu’nun bazı subayları, İngiliz câsûsları tarafından bol para ve makam vaatleri ile aldatıldı. İttihâdcılar, böylece Selânik’ten Bulgar, Sırp, Yunan, Arnavut yağmacıların meydana getirdikleri Hareket Ordusu’nu İstanbul’a gönderdi. Talat Beğ’in baskısı ile Sultân, 27 Nisan 1909′da tahttan indirildi. Son Meşrûtiyet zamanında hükümdarlığı dokuz ay, beş gündür. Selânik’ten gelen, toplama ve Frenk silâhlarını taşıyan Hareket Ordusu’na karşı koymak isteyen kumandanlara, çarpışılmamasını, Müslüman kanı dökülmemesini sıkı emir verdi…
İstanbul’a giren Hareket Ordusu kumandanları, doğruca Yıldız Sarayı’na geldiler. Hazîneyi, asırlardan beri toplanmış olan kıymetli yâdigârları ve dünyanın en zengin kütüphanelerinden olan Saray Kitaplığının bir kısmını yağma ettiler. Padişahın altın arabası bile parçalanıp paylaşıldı. Bu barbarca saldıranlar, birer kahraman, kurtarıcı ilân edildi.
O yıl, İttihâtçılar, Sultândan iki yaş küçük olan kardeşi Muhammed Reşâd’ı yerine geçirdiler… Sultân Reşâd, ihtiyâr, sessizdi…
İttihâtçılar, Sultân Hamîd’i lekeleyecek bir suç bulamadılar. Milletin onu çok sevdiğini, saydığını görerek, öldürmeye de cesaret edemediler. Hemen o gece, Kurmay Binbaşı Fethi Okyar’ın emrinde olarak, trenle Selânik’e götürdüler. Orada, Selanikli mûsevî fabrikatör Georgio Alâtini tarafından 19. yüzyılda yaptırılan Alâtini Köşkü’nde hapsedildi. 1918′de vefatına kadar ömrünü okumakla ve ibâdet ile geçirdi…
Hükûmeti ele geçiren İttihâtçıların çoğu, hattâ Din İşleri Başkanı olan Şeyh-ul islâm efendileri dahî mason idi. Sultân Hamîd Hânın kansız ve huzûr içinde geçen idaresinden sonra memleket, siyâsi idâmlar, sûikastlar ülkesi oldu. Çok kimseleri idâm ettiler.
İkinci Abdülhamîd hânın güzel ahlâkını, dîne olan bağlılığını, edep ve hayâsının derecesini, aklını, ilmini, adâletini, millet için durmadan çalıştığını, hiç can yakmadığını, düşmanlarına bile iyilik ettiğini, masonların aldattıkları ve maşa olarak kullandıkları satılmışları bile affettiğini anlamak istiyenlere, (Mâbeyn Başkâtibi) Es’ad Beğ’in (Hâtırât-ı Abdülhamîd-i hân-ı sânî) kitâbını okumalarını tavsiye ederiz.
2024-03-06 02:00:00