Âb-ı Hayat – 4025 (Cuma’nız Mübarek Olsun #2


ali zeki osmanağaoğlu

Büyükler buyurdular ki;

Şimdi Sa’d bin Muaz ‘radıyallahü anh’dan bahsedeceğim. Hazret-i Peygamberin “aleyhissalatü vesselam” çok yakını, çok sevdiği olmak, tek başına bir nimet, bir devlettir. Kabile reisiydi. Müslüman oldu diye, kendisine Kâbe’nin önünde inanılmaz bir şey yaptılar. Küllü nefsin zâikatül mevt. Hazret-i Peygamberden ‘aleyhissalatü vesselam’ önce bu vefat etti. Ölüm haberi cenab-ı Peygamberi çok üzdü ve evine gitti. Teçhiz, tekfinin hepsinde bulundu. Kabristana doğru giderken, hazret-i Peygamber ‘sallallahü aleyhi ve sellem’ evvela hırkasını attı, sonra ayakkabılarını çıkardı. Yalın ayak, yalnız bir gömlekle kaldı. Tabutun bir bir tarafından tutuyordu, bir koşup öbür tarafından tutuyordu. Eshab-ı kiram şaşkın bir şekilde bakıyorlardı. Nihayet kabrin başına geldiler. Ben mezara indireceğim, buyurdu. Hazret-i Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ kendisi kabre indi, yerleştirdi. Hatta kabir eğriydi, düzeltti, dümdüz yaptı. Hepsi bitti, telkin verildi, cenab-ı Peygamber çıktı; ama çok üzgündü. Ya Resûlallah, aklımız duracak. Bazı şeyler sormak istiyoruz, dediler. Buyurun, buyurdular. Yolda tabutu taşırken neden ayakkabılarınızı çıkardınız, rıdanızı üzerinizden attınız, dediler. Buyurdular ki; Bütün melekler öyleydi. Sa’d bin Muaz vefat etti diye, bütün melekler böyleydi. Peki, tabutun bir o tarafına koştunuz, bir diğer tarafına. Neden, dediler. Kardeşim Cebrail ‘aleyhisselam’ elimden tutmuştu, elini bırakmam, dedi. Tabutu taşıyorduk, buyurdu. Kabri şerife indiniz; ama çıktıktan sonra çok üzgündünüz. Neden, dediler. El-cevap; Kabir azabı başladı. Sa’d bin Muaz hazretlerine! Kabir sıkması başladı. Ya Resûlallah neden, dediler. Hanımı ile iyi geçinmemişlerdi, buyurdu. Evdekileri üzdüğü için. Allahtan korkun, Sa’d bin Muaz’dan bahsediyoruz, Ahmetten Mehmetten değil! Hazret-i Peygamberin sevgilisi. O taşıdı, O defn etti, O cenazesini kıldırdı. Buna rağmen kul hakkı hiç geçmez. Eğer bir şey söyleniyorsa, boşuna söylenmiyor. Bugün nefsimiz kudurmuş, kabarmış vaziyette her dediğini yaptırabiliyor ve yapıyoruz da. Fakat bu bitecek. Herkes musalla taşında eşitlenecek. Orada diller, ayaklar, kollar, bacaklar konuşacak ve bütün ameller tecessüm edecek. Herkesin yaptıkları yılan şeklinde, akrep şeklinde, Cennet şeklinde önüne gelecek.

Fî emanillah



Âb-ı Hayat – 4025 (Cuma’nız Mübarek Olsun #2

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr