Âb-ı Hayat – 4013


Veysel Karani hazretlerinin buyurduğu gibi, bizi ıslah edecek bir tek şey var. Ona, nasıl yaşıyorsun, demişler; akşam yattım mı, Azrail’i ‘aleyhisselam’ karşımda görüyorum. Sabahleyin kalkınca, yanımda görüyorum, demiş. Böyle düşünen bir insan ne yapar? Melek olur. Kim azar kudurur? Ölümü unutan. Ölüm hiç gelmeyecekmiş gibi, bu hesap kitapların hiçbirisi sorulmayacakmış gibi düşünenler, elbette ki o gün çok pişman olacaklardır. Büyükler buyuruyorlar ki; Mûtu kable ente mûtu. Siz ölmeden evvel ölün. Ne demek bu? Yani öldükten sonra başınıza gelecekleri gelmiş kabul edin. Ona alışın. Mûtu. Ölün. Kable ente mûtu. Ölmeden evvel ölün. Mübarek Hocamıza sordum. Efendim, bu ne manaya geliyor acaba, dedim. Buyurdular ki; Kardeşim, bugün konuşulan, bugün işitilen, bugün söylenen her bir şey önünüze teşekkül edecek. Orada her şey meydana çıkacak. Bunlara hiç hazırlanmayan bir insan, orada karşılaşınca, nereden geldi diye şaşıracak. İşte orada şaşırmamak için, burada kendini alıştırmak, egzersiz yapmak lazım. Hazret-i Ömer ‘radıyallahü anh’ buyuruyor ki; Kefâ bilmevtü vaizen ya Ömer. Ya Ömer, ölüm sana nasihatçi olarak yetişmez mi? Bir din kardeşinize vereceğiniz en güzel nasihat; kardeşim, sen de ben de mutlaka öleceğizdir.



Âb-ı Hayat – 4013

Kategori içindeki yazılar: Kelâm-ı kibâr