Bağdat evliyâsından Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri bir gün talebesiyle sohbet ediyordu ki, bir ara içeriye bir “genç” girdi…
Ve ön safa oturdu.
Ancak bu geleni kimse tanımıyordu talebeden.
Bir müddet geçti.
O genç ayağa kalktı.
“Bir şey sorabilir miyim?” dedi.
Hazret-i Cüneyd;
“Sor” buyurdu.
Genç sordu:
“Bir hadîs-i şerîfte meâlen ‘Mü’minin firâsetinden sakınınız! Zîra o, Allah’ın nûruyla bakar’ buyuruluyor. Bunun mânâsı nedir acabâ?”
Hazret-i Cüneyd, ona sertçe baktı!
Ve “Müslüman ol, Müslüman!” buyurdu.
O, bu cevâbı duydu.
Çok mahcup oldu!
Kalbi, bu velînin muhabbetiyle doldu.
Meğer Hristiyanmış.
Belinde zünnar varmış.
Kalbi değişti birden…
Şehâdet’i okudu.
Müslüman oldu…
Onun kerâmetiyle halas oldu küfürden.
● ● ●
Bu zât bir sohbetinde “Kardeşlerim! İnsanın en büyük düşmanı, nefsidir. Dînin her bir emrinde bu nefsi kırmak vardır ve nefis kırılırsa netîce hayır olur”
buyurdu.
Ve ilâve etti:
“İstişâre etmek, nefsi kırar. Zîra nefis, istişâre etmeyi, fikir sormayı istemez. ‘Ben de biliyorum’ der.”