Şafiî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Muhammed bin Ahmed bin Hamze’dir. Lakabı Şemsüddîn’dir. Ona Şafiî Sagîr (küçük Şafiî) de denir. 919 (m. 1513) senesinde Kâhire’de doğdu. 1004 (m. 1595) senesinde doğduğu yerde vefât etti.
Şemseddîn Remlî, babasından; fıkıh, tefsîr, sarf, nahiv, me’ânî, beyân ve târih ilimlerini öğrendi. Babası şöyle dedi: “Hamd olsun oğlum Muhammed nâdir olan mes’eleler dışında, asrının âlimlerine ihtiyâç duymaz.” Şemseddîn Remli, daha başlangıçta, babasının ilimde bulunduğu son mertebeye ulaştı. Kur’ân-ı kerîmi, Behçe ve daha başka kitapları ezberledi. Şeyhülislâm Kâdı Zekeriyyâ ve Burhânüddîn Ebû Şerîften ilim öğrendi.
Necmüddîn Gazzî, Şemseddîn Remlî’nin hayâtını anlatırken şöyle demektedir. “O, Şeyhülislâm Ahmed bin Neccâr Hanbelî, Şeyhülislâm Yahyâ Demirî el-Mâlikî, Şeyhülislâm Trablusî el-Hanefî, Sa’düddîn Zehebî eş-Şâfiî’den rivâyette bulundu. Anlayışı ve kavrayışı çok kuvvetli idi. Allahü teâlâ onda, ezberleme, anlama, ilim ve onunla amel etme faziletlerini toplamıştı. Güzel hasletlerle donanmıştı.”
Abdülvehhâb, “Tabakât-ül-vüstâ” ismindeki kitabında onun hakkında şöyle demektedir. “Onu küçüklüğünde omuzlarımda taşıdım. Uzun zamandan beri tanırım. Onda dinî hayâtına leke getirecek bir şeye rastlamadım. Küçüklüğünde çocuklarla beraber oynamazdı. Takvâ üzere yetişti. A’zâlarını günahlardan muhafaza etti. Ben onu omuzlarımda taşırken, Nâsıriyye Medresesi’nde babasının derslerini dinlerdim. Daha o zaman, Şemseddîn Remlî’de Allahü teâlânın tevfîkinin alâmetlerini görürdüm.
Allahü teâlâ, onun hakkındaki ümidimi gerçekleştirdi. O, sevenleri için sevinç ve huzûr kaynağı idi. Fetvâ husûsunda asrındaki âlimlerin müracaat yeri idi. Asrındaki âlimler onun dindarlığı, vera’ı, güzel ahlâkı husûsunda icma’ (söz birliği-ittifâk) etmişlerdi. O, her hâlinde düşünülenlerden daha fazlasını yerine getirdi.”
Şemseddîn Remlî, babasının vefâtından sonra, ders vermeğe başladı. Tefsîr, hadîs, usûl, fürû’, nahiv, me’anî, beyân ilimlerini okuttu. Onun dersine devam edenlerin sayısı, babasının dersine devam edenlerin sayısından fazla idi. Meşhûr âlim Nâsırüddîn Tablâvî, Şemseddîn Remlî’den yaşlı olduğu hâlde, yine de onun derslerinde hazır bulunurdu. Nâsırüddîn Tablâvî’ye; “Niçin onun derslerine gidiyorsun?” diye sorduklarında; “Ben ondan bilmediklerimi öğreniyorum” diye cevap verirdi. Bir kere Şihâbüddîn İbni Kâsım’a; “Niçin sen de ayrı bir ders vermiyorsun?” diye sorduklarında; “Şemseddîn Remlî varken, bana ayrı bir ders halkası kurmam yakışmaz” dedi. Şemseddîn Remlî’nin şöhreti her tarafa yayıldı. Ders verdiği ve ona bağlı birkaç medrese vardı. Şafiî mezhebi ile ilgili fetvâlara da o bakardı.
Asrındaki Şafiî âlimlerinin çoğu, Şemseddîn Remlî’den ilim öğrendi. Halledemedikleri meselelerde ona müracaat ederlerdi. Nûreddîn Zeyyâdî, Sâlim Şebşîri, Şemsüddîn Muhammed Meydânî, Nu’mân Hıbrâsî onun en büyük talebelerindendir. Ebü’t-Tayyib Gazzî de ondan ilim öğrendi.
Şemseddîn Remlî’nin yazmış olduğu eserlerden ba’zıları şunlardır. 1- Nihâyet-ül-muhtâc ilâ şerh-il-Minhâc lin-Nevevî, 2- El-Fetâvâ, 3-Gâyet-ül-beyân fî şerhi Zübdet-il-kelâm, 4- Şerh-ül-ukûd fin-nahvî, 5- Şerhu Manzûmet-i İbn-il-Imâd fil-aded.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-8, sh. 255
2) Hulâsat-ül-eser cild-3, sh. 342
3) El-A’lâm cild-6, sh. 7
4) Brockelmann Sup-2, sh. 442
ŞEMSEDDÎN REMLÎ