GUBÂRÎ

Osmanlı âlimlerinden ve dîvân şâirlerinden. İsmi Abdürrahmân’dır. Gubârî mahlası ile meşhûr oldu. Akşehirli olup, orada doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 974 (m. 1566) senesinde Mekke’de vefât etti. Önce memleketinde ilim tahsil etti.

Sonra İstanbul’a gidip, o devrin meşhûr müderrislerinden Ali ve Müslim Çelebilerden ders aldı. Ayrıca Şeyh Hamdullah-zâde Mustafa Dede’den sülüs ve nesih hattı yazmayı öğrendi. Gubârî denilen yazı çeşidinde de üstâd oldu. Bu sebeble “Gubârî” mahlasını aldığı söylenir. Bu mahlayı şiirlerinde kullanmıştır, ilim tahsilini tamamladıktan sonra, ba’zı medreselerde bir müddet müderrislik yaptı. Kanunî Sultan Süleymân Hân’ın Irak seferine ordu kâtibi olarak katıldı. Daha sonra tasavvufa meyli arttı. Şeyh Ahmed Buhârî zaviyesinde, Şeyh Abdüllatîf Efendi’ye talebe oldu ve tasavvufta yetişti. Şeyh Vefâ tekkesinde riyâzetini tamamladı ve bir müddet kendi memleketinde irşâd vazîfesi yaptı. Bundan sonra seyahate çıkıp, Mekke ve Medine’ye gitti. Bir müddet Mekke’de mücavir olarak kaldı. Anadolu’ya dönüşünde, Kütahya’da sancak beyi olan Kanunî Sultan Süleymân Hân’ın küçük oğlu Şehzâde Bâyezîd’in hizmetine girdi. Onun oğlu Orhan Çelebiye muallim oldu. Şehzâde Bâyezîd ile Şehzâde Selîm arasında vukû’ bulan hâdiselerden sonra bir müddet hapsedildi. Sonra serbest bırakıldı. Kanunî Sultan Süleymân Hân tarafından, Hac kâfilesi mahfil kadılığına ta’yin edildi. Kanunî Sultan Süleymân Hân bu vazîfeyi ona verdiğini şu mısrayı yazarak bildirdi: “Şimdi bildim kim imiş mahfile kadı olsun.” O da bu mısranın altına şu mısrayı yazarak cevap vermiştir “Şöyle hizmet edeyin kâfile râzı olsun.” Bu vazîfesi üzerine, hac kâfilesi ile Mekke’ye gidip birkaç sene orada mücavir olarak kaldı ve insanları irşâd ile meşgûl oldu. Orada vefât etti.

Gubârî, Vefâ’da bir hücrede kaldığı sırada, kapısının üstüne; “Vefâ semtinin hâli perişanı, ayaklar toprağı miskin Gubârî” ma’nâsında şu beyti yazmıştı:

“Şer-i kûy-ı Vefâ’nın hâksâri,
Ayaklar toprağı miskin Gubârî.”

Eserleri: 1- Süleymânnâme; Kanunî Sultan Süleymân Hân devri olaylarını anlatmakta ve içinde Pâdişâhı medheden şiir yeralmaktadır. Bu eseri, Manisa Muradiye Kütüphânesi’nde eksik bir nüsha hâlinde vardır. 2- Şebistan-ı hayâl naziresi; edebî bir eser olup, İran şâirlerinden Fettâh-i Nişâbûrî’nin bu isimdeki mesnevîsine naziredir. 3- Misahât-nâme; Kâ’be ve Harem-i şerîfin ölçülerine dâir olup Birinci Mahmûd kütüphânesi’nde vardır. 4- Kâ’be-nâme; Kâ’be’nin medhine dâir bir manzûmedir. Manisa’da Çaşnîgir Kütübhânesi’nde bir nüshası vardır. 5- Yûsuf ve Zelîha; Mevlânâ Abdürrahmân Câmî’nin “Yûsuf-ü-Zelîha” adlı hikâyesine dâir yazdığı manzûm esere naziredir.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye zeyli (Atâî) sh. 192

2) Tezkirât-üş-şu’arâ cild-2, sh. 712

3) Sicilli Osmanî sh. 311

4) Kâmûs-ül-a’lâm cild-5, sh. 3256


GUBÂRÎ

Kategori içindeki yazılar: HİCRÎ 10.ASIR ÂLİMLERİ