MİRZÂ-ZÂDE MEHMED SA’ÎD EFENDİ

Osmanlı âlimlerinden. Yetmişikinci Osmanlı şeyhülislâmıdır. İsmi Mehmed Sa’îd’dir. Elliikinci şeyhülislâm Mirzâ Mustafa Efendi’nin torunu, ellisekizinci şeyhülislâm Mirzâ-zâde Şeyh Mehmed Efendi’nin oğludur. Mirzâ-zâde diye şöhret bulmuştur. 1122 (m. 1710) senesinde İstanbul’da doğdu. 1188 (m. 1774) senesinde İstanbul’da vefât etti. Üsküdar’da, Karacaahmed kabristanında, babasının yanına defnedildi.

Küçük yaşından i’tibâren ilim tahsiline başladı. Babasından ve zamanının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri öğrendi. Müderrislik diplomasını aldı. Birçok medreselerde müderrislik yaptıktan sonra en son, “Hâmise-i Süleymâniye” ünvanına ulaştı. Bu rütbede beş sene kalıp, ilim tedrisiyle meşgûl oldu. 1145 (m. 1732) senesinde İzmir, 1156 (m. 1743) senesinde Bursa kadılığına ta’yin edildi. Bu arada Mekke-i mükerreme payesine de nail oldu. 1161 (m. 1748) senesinde İstanbul kadılığına getirildi. 1171 (m. 1757) senesinde Anadolu, 1173 (m. 1759) senesinde Rumeli kadıaskeri oldu. Bir ara bu vazîfeden ayrıldı. 1175 (m. 1761) senesinde Nakîb-ül-eşrâflık vazîfesiyle taltif edildi. 1176 (m. 1762) senesinde tekrar Rumeli kadıaskerliğine getirildi. Bu iki vazîfeyi birlikte yürütürken, 1178 (m. 1764) senesinde Rumeli kadıaskerliği ve Nakîb-ül-eşrâflık vazîfelerinden istifâ ederek ayrıldı. 1181 (m. 1767) senesinde tekrar Nakîb-ül-eşrâflığa ve üçüncü defa Rumeli kadı-askerliğine getirildi. 1183 (m. 1769) senesinde Sultan Üçüncü Mustafa Hân tarafından, Pîrî-zâde Osman Sâhib Efendi’nin vefâtıyla boşalan şeyhülislâmlık makamına yükseltildi. Üçbuçuk sene müddetle bu şerefli ve yüksek vazîfeyi doğruluk ve adâlet üzere yürüttükten sonra, 1187 (m. 1773) senesinde ihtiyârlığı ve hastalığı sebebiyle bu vazîfeden istifâ edip, Üsküdar’daki evinde istirahata çekildi, istirahat edip, ibâdetle meşgûl olduğu sırada vefât etti.

Mirzâ-zâde Mehmed Sa’îd Efendi, ilim, irfan ve güzel ahlâk sahibi bir zât idi. Vazifesine ehil, yaptığı işi Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için yapardı. Nâzik yaradılışlı olup, insanlara iyilik ve hüsnü muâmele ederdi. Adâlet ve doğruluktan ayrılmazdı. Bir konu üzerinde düşünmeden ve araştırma yapmadan konuşmazdı. Ancak ömrü, zayıflık ve hastalıkla geçtiği için ziyâretlere gidemezdi. Pâdişâhın ve şeyhülislâmın bulunması gereken toplantı ve bayramlaşmalara dahî gidemeyip, af dilerdi. İlmiye teşkilâtında ba’zı düzenleme ve yenilikler yapmak istemiş ise de, istediği başarıya ulaşamamıştı. Kaynaklarda eseri hakkında bilgiye rastlanmamıştır.

¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾

1) Devhat-ül-meşâyıh sh. 103, 104

2) İlmiye salnamesi sh. 538

3) Kâmûs-ül-A’lâm cild-6, sh. 4510


MİRZÂ-ZÂDE MEHMED SA’ÎD EFENDİ

Kategori içindeki yazılar: HİCRÎ 12.ASIR ÂLİMLERİ