Fıkıh, hadîs ve tefsîr âlimi. İsmi, Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Ahmed bin Abdullah bin Müferric bin Bedrüddîn bin Osman bin Câbir bin Fadl bin Dav’ül Gazzî’dir. Künyesi; Ebü’l-Fadl, Ebü’l-Berekât, Ebü’l-Cüd olup, lakabı Bedrüddîn’dir. İbn-i Gazzî diye meşhûr oldu. 904 (m. 1499) senesi Zilka’de ayının ondördünde Dımeşk’da doğdu. 984 (m. 1576) senesi Şevval ayının onaltısında Dımeşk’da vefât etti. Erselân türbesine defnedildi.
Bedrüddîn Gazzî, babasının himâyesi ve güzel terbiyesi ile yetişti. Babası ona ilk önce Allahü teâlânın ism-i şerîfini söylemeyi öğretti. Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Yine babasından; fıkıh, Arabî ilimler ve mantık okudu. Kırâat ilmini Bedrüddîn Sehhûrî’den, Takıyyüddîn Kâdı Aclûn’dan da fıkıh ve hadîs ilmini öğrendi. Dersteki üstün kabiliyeti sebebi ile, hocasını hayrette bıraktı. Hocası ona Şeyh-ül-İslâm lakabını verdi. Bedrüddîn Makdisî’den de hadîs-i şerîf dinledi. İlim ve edeb öğrendi. Daha sonra babasıyla birlikte Kâhire’ye gitti. Oradaki âlimlerden Kâdı Zekeriyyâ’nın derslerinde bulundu ve ondan çok istifâde etti. Bundan başka; Burhânüddîn bin Ebî Şerîf, Burhânüddîn Kalkaşendî, Kastalânî ve başkalarından ilim öğrendi. Beş sene kadar Mısır’da kalıp, âlimlerin derslerini dinledi. Hâfız Celâlüddîn Süyûtî’den icâzet (diploma) aldı. Hocaları hayatta iken fetvâ vermeye, ders okutmaya başladı. Evliyânın büyüklerinden Abdülkâdir Deştûtî, Muhammed Münîr Hânekî’nin sohbetlerinde bulunup, feyzlerine kavuştu. 921 (m. 1515) senesinde babasıyla Dımeşk’a döndü.
Bedrüddîn Gazzî, onyedi yaşında ders okutmaya başladı. Çok kimseler dersini dinledi. Vefâtına kadar gece gündüz ilimle meşgûl oldu. Çok ibâdet ederdi. Çeşitli vazîfelerde bulundu. Emevî Câmii ve İmâmet-ül-maksûre’de baş kurrâlık, Adiliyye, Fârisiyye, Şâmiyyet-ül-Berâniyye, Mukaddemiyye, Takviyye ve başka medreselerde müderrislik yaptı. Bir ara yalnızlığı tercih edip, uzlete çekildi, ibâdet ve tefekkürle meşgûl oldu. Devlet adamları, ileri gelenler kapısına ilim ve duâ almak için gelirdi. Şam vâli vekîli Mustafa Paşa (Derviş Paşa), ziyâret edenlerden idi. Derviş Paşa, bir ziyâretinde; “Efendim, bizim hakkımızda ne duyuyorsunuz?” diye sordu. Bedrüddîn Gazzî; “Zulmediyormuşsun” buyurdu.
Kimseden birşey kabûl etmezdi. Kendisi talebeye karşı çok merhametli idi. İhtiyâçlarını karşılar, yardım ederdi. Fakirlere, yoksullara çok acırdı. Çok talebe yetiştirdi. Yüzden fazla eser yazdı. Eserlerinden ba’zıları şunlardır: 1- Tefsîr-i Garîb: İkiyüzbin beyitten fazla manzûm bir eserdir. Bu eserini kısaltıp, Kanunî Sultan Süleymân Hân’a takdim etti. Sultan, âlimlerine eseri gösterip fikirlerini sordu. Onlar da; “Sultânım, bize müsâade buyurun, bir araya gelip eseri inceleyelim. Noksanlık veya fazlalık, değişiklik bulursak size arz ederiz Eğer sünnet-i seniyyeye aykırı, dînimize muhalif bir nokta, bir harf, bir kelime, bir cümle bulamazsak, ihsân ve ikrama hak kazanmış olur. Zîrâ, zamanımızda kimsenin yapamadığı bir işi başarmış demektir” dediler. Kanunî Sultan Süleymân Hân; “Dediğiniz gibi olsun” dedi. Bunun üzerine âlimler; harf harf, kelime kelime, cümle cümle eseri incelediler. En küçük bir hatâ bulamadılar. Takdîrde neticeyi Sultân’a-arzettiler. Sultan Süleymân Hân, karşılık olarak Gazzî’ye çok hürmet edip, hediyeler verdi. 2- El-Merâh fil-mîzâh, 3- El-Metâli’-ül-Bedriyye fî menâzil-ir-Rûmiyye, 4- Cevâhir-üz-zevâhir, 5- Kasîdet-ür-Râiyye fil-mevâiz, 6- Dürer-ün-nadîd fî edeb-il-müfîd vel-müstefid, 7- Et-Tahsîs fî şerhi şevâhid-it-telhis, 8-Şerhu Cem’ıl-cevâmi’, 9- Feth-ül-muglak.
Bedrüddîn Gazzî, bir şiirinde şöyle buyuruyor: “Yâ Rabbî! Senin benden râzı olman ve râzı olduğun şeye beni muvaffak kılman, benim tek maksadımdır. Eğer benim fakirliğimden râzı isen, o benim için zenginliktir.”
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Mu’cem-ül-müellifîn cild-11, sh. 270
2) Şezerât-üz-zeheb cild-8, sh. 403
3) El-A’lâm cild-7, sh. 59
4) Keşf-üz-zünûn cild-1, sh. 153, 596, cild-2, sh. 1332, 1651
5) İzâh-ul-meknûn cild-1, sh. 5, 314, 343, cild-2, sh. 105, 658
6) Brockelmann Sup-2, sh. 488
BEDRÜDDÎN İBNİ GAZZÎ